SosyalKafa

Tanıdığım Polonya

Fotoğraf: Varşova’nın şehir merkezi dışında kalan bölgelerinden bir. Kaynak.


Tanıdığım Polonya

Bu yazıya başlığı düzelterek başlamak isterim: Tanıdığım “Polakistan”. 

2014-2017 yılları arasında, Varşova’da öğrenci olarak yaşadım. Ülkeyi tanımaya başlamamla paralel olarak, benim için gerçek ismi “Polakistan” olan bu ülkeyi tanıdığım kadarıyla yazmak istiyorum.

Fransa’da 3 yıl, Hindistan’da da 1 yıl öğrencilik yaptıktan sonra, Türkiye’den gidenler için o yıllarda ucuz olan Polakistan’ı ben de, neredeyse her Türkiyeli öğrenci gibi ucuz bir Avrupa ülkesi olduğu için tercih ettim. Bilindiği üzere, özel Polakistan üniversiteleri, Türkiye’deki aracı firmalarla anlaşmalı çalışıyorlar ve on binlerce Türkiyeli öğrenci, Polakistan’da ağırlıklı olarak İngilizce eğitim alıyorlar. Türk Lirasının son yıllardaki değer kaybı bu sektörü sekteye uğratmış olabilir ama ucuz yollu bir AB ülkesi diploması isteyenler için kurulmuş akıllıca bir “tezgah” söz konusuydu. Ben de bu kervana katılarak, 2014 yılında Varşova’ya yerleştim.

Açıkça Polakistan “eğitim kurumları” da bu tezgahın ya da kazan-kazan denklemin farkındalardı. Hatta doğrudan bu denklemin yaratıcıları oldukları söylenebilir. Sadece pasaportumun fotokopi örneğiyle hazırlık sınıfına kayıt yaptırdığımda, okulum olan SWPS’in üniversite statüsünde olmadığını anlamaya başladım. Hazırlık sınıfından birinci sınıfa geçtiğimde üniversite statüsü kazanmıştı. 

Kazan-kazan denklemi ile yolda düzülen kervan misali gelen üniversite statüsü ve Polakistan’da yaşamanın zorlukları beni üniversitenin son sınıfında İtalya’ya sürükledi ve bir İtalyan üniversitesinden ekonomi mezunu olarak Türkiye’ye döndüm.

Polakistan’dan 2013 senesinde otobüsle geçmiştim. Fransa-Ukrayna arasındaki güzergahta, Polakistan’ın güneyinden geçerken, AB ülkelerinin hiç de homojen olmadıklarını; Polakistan’ın “gelişmemiş” bir altyapıya sahip olduğunu bir kez daha deneyimlemiştim. Varşova’da geçirdiğim 3 yılda ise istemeden Polakistanlıları tanımak zorunda kaldım. 

3 yıl boyunca, Polakistanlı, çok iyi ingilizce konuşan bir adamın apartman dairesinde, kiraladığım bir odada yaşadım. Maciej aslında zor bir ev arkadaşıydı çünkü evde hijyen sorunları vardı. Birkaç defa tek başıma yaşayabileceğim bir stüdyo kiralama girişimim oldu. Bu girişimler sonucunda Türk olduğum için ev kiralamama yanaşmadılar ya da kira bedeli yüksek talep edildi.

Hijyen sorunları sonucundan yeni bir konut arayışımı takiben, Maciej’in savcılık kararıyla bilgisayarına el koyulması da beni tekrar taşınmaya itti. Savcılık Maciej’in pedofil içerikler tükettiğinden şüphelenmişti. Zaman kaybetmeden taşınmayı denedim ama tekrar benzer cevaplarla karşılaşmıştım. Polakistan’da geçirdiğim son 8 ayı da, arama mesafe koyduğum pedofil şüphelisi ev arkadaşım Maciej’le geçirmek zorunda kaldım.

Polakistan ülkesi benim için anlaşılır bir ülke halini almıştı: Sovyet geçmişinden dolayı geliştirilen kompleksin, “yeni efendileri” Almanlar karşısında da tekrar etmesi ve bunun bireylere sirayet etmesi… Makro gündemlerin bireylere sirayet edebileceğini etraflı bir biçimde ilk kez Polakistan’da gözlemledim. 2015 senesinde iktidara gelen PİS, popülist sağcı ve euroseptik bir oluşumdu. 

Zaman içinde, yeni zenginleşmeye başlayan Polakistanlılar zenginliklerini 2004’te tam üye oldukları AB’ye borçlu olduklarını biliyorlardı. Eski “efendileri” Ruslar’ın yerini artık Almanlar almıştı. PİS açıkça (komplekslerine dokunmayacak şekilde) Alman egemenliğini reddettiklerini ifade eden bir parti olarak iktidara geldi. Sadece bu veri bile genel olarak Polakistanlıların; özel olarak  PİS seçmenlerinin pek de sağlıklı olmayan bir siyasal-psikolojiye sahip olduklarının emarelerinden biri sayılabilir.

Polakistan’ın tarihte defalarca kez haritadan silinmiş olması, 50 yıllık sovyet işgali, Litvanya-Polakistan krallığında bile aslında Litvanyalılar tarafından yönetilmiş olmaları, bugünkü Polakistanlılarda bir kompleks yaratmaktadır demek yanlış olmaz. Aynı zamanda Nazi işgali döneminde, Nazi işbirlikçisi olanların bugünkü torunları, çekinmeden gerçeği saptırmayı yeğlerler. Neredeyse herkes Nazilere karşı mücadele vermiş! Gerçeklerle yüzleşmek yerine, inkar yoluna gitmek bize tanıdık gelen bir durum. Bizi burada ilgilendiren aslında, bu inkar çabalarının da Polakistanlılarda başka bir kompleks kaynağı olduğunu düşünmek. 

Varşova şehri, 2. Dünya savaşından sonra tekrar inşa edilmiş “eski şehir merkezi” (old town) dışında son derece çirkin bir şehir. Aslında Old Town da güzel olmaktan uzak benim için, çünkü yapay ve detaylara özen gösterilmemiş; yapı malzemeleri ucuz bir tiyatro dekorunu andırıyor. Şehrin tamamına yakını ise Sovyet mimarisi ya da mimarisizliğiyle inşa edilmiş apartmanlar, Ukrayna’nın ya da Rusya’nın orta ölçekli, sıradan şehirlerindekiler ile tamamen aynı.

Bence tarihlerinden gelen çeşitli ulusal kompleksler ve çirkin bir kentte hatta ülkede (Polakistan genel olarak çirkin şehirlere sahip) yaşamakla  Polakistanlıları PİS’in seçmeni olmaya meyil ettiren nedenler arasında ortak bir bağ var. 40 milyonluk nüfusuyla Polakistan, Doğu Avrupa’nın en kalabalık ülkesi hatta İspanya kadar kalabalık olmasına rağmen hem Avrupa’da hem de dünyada kapladığı alan nüfusuyla doğru orantılı değil. Bu durumun da ayrı bir kompleks yarattığını söylemek yanlış olmaz. Almanlarla başlatılan tartışmalarda “40 milyonluk nüfusa sahip olduklarını” bir argümanmış gibi dile getirirler (PİS yetkilileri). 

Yer yer Lodz gibi şehirlerden geçerken, 2. Dünya savaşından kalmışa benzer köşeler görmüştüm. Şarapnel parçaları isabet etmiş, yıkık dökük binalar bir film setini andırıyordu. Varşova’da da gece yürümekten çekindiğim bazı sokaklarda da yıkık dökük, savaş yorgunu gibi görülen binalara bakmaktan kendimi alamıyordum. Bu binalarda insanların yaşadıklarını, çocuklarını bu dairelerde yetiştirdiklerini unutmamak gerekir. Gündüzleri sokaklarda içen alkolikler, yere tükürme yaraşına giren insanlar benim için gerçek Polakistanlılar. “Batılılaşmış” taklidi yapan Polakistanlı orta sınıf şehir merkezinde sosyalleşse de, ev bulurken bana zorluk çıkaran Polakistanlılarla diğerleri zihnimde organik bir özdeşliğe sahipler.

Ev arkadaşım Maciej, yaşlı annesini arabasından indirmek ve bir kaç dakika park etmek için taksilere tahsis edilmiş bir bölgeyi seçmiş. Arabasına döndüğünde dört lastiği de bıçaklanmış. Aradığı polisler o bölgeye gelmemişler, çekiciyle lastikçiye gitmek dışında bir seçeceği kalmamış. Ona göre bunun sebebi taksi çeteleri.

Polakistanlılar gündelik hayatlarında birçok şeye dikkat etmek zorundalar. İçselleştirdikleri şeyler arasında yanlış yerlere park etmemek ya da polislere rüşvet vermek de var. Eski Sovyet ülkelerinde yaygın olduğu üzere, polisler rüşvet kabul ederler ama eğer durdurulan arabada polakistanlılar varsa… Polakistanlı olmayan sürücüler ile polisler rüşvet ilişkisine girmezler. Rüşvet raporlara da pek yansımaz. Hem Polakistan hükümeti, hem de yerel yöneticiler, resmi veriler üzerinde Avrupalı olmak adına, ev içi alkolizme bağlı şiddet rakamlarını, rüşvet verilerini saklarlar. Saklamamış olsalar nüfusa oranla Rusya kadar dikkat çeken kötü verilere sahip olurlardı. Rusya ise asla benzenmemesi gereken bir ülke. Her ne kadar Polakistanlılar Ruslar gibi Slav olsalar da, çok benzer dilleri konuşsalar da, Polakistanlılar kendilerini Ruslar gibi değil, Batılılar gibi görmek ve göstermek isterler.

Polislerin rüşvet ilişkileri, genç Polakistanlılardan ziyade, yaşlı polakistanlılarla devam etmekte. “İdealist, Avrupalı” olmaya çalışan gençlerdense, yaşlı polakistanlılar eski alışlanlıklarını devam ettirerek rüşvet işbirliğine girmekteler. 

Günlük hayatta dikkat edilmesi gereken konulardan birisi de araba tamircileri. Tamir hizmeti almak için gidilen tamirciler otomobillerden bazı parçaları çalabiliyorlar. Kısa sürede eksikliği anlaşılmayacak bazı parçaları çalmak ya da kötü durumda olanlarla değiştirmek gibi pratikler sözkonusu. 

20 zloty yani 4 Euro 70 centlik bir rüşvet karşılığında, Varşova’daki bir teknik muayene istasyonunda, elverişsiz bir otomobilin, geçer not aldığının şahidiyim. 20 zloty, kameraların görmeyeceği bir şekilde, bir A4 kağıdının içinde verilmişti. Bir AB ülkesinin başkentinde 4 Euro 70 cent karşılığında, trafik güvenliğini tehlikeye atan bir otomobil 2 yıl boyunca geçerli teknik elverişliliğe sahip oldu. Maciej sayesinde gerçek Polakistanlıların hayatlarına girme fırsatım olmuştu. Özellikle de Polakistan’ın beni ilgilendiren rüşvet gibi alışkanlıklarını görme fırsatım olmuştu.

2016 senesinin yazında, Varşova’da Almanca konuşan bir Polakistanlı adam, Alman zannedildiği için dazlakların saldırısına uğramıştı. Ondan bir kaç yıl önce ise bir Fransız öğrenci, sokakta Fransızca konuştuğu için dazlakların hedefi olmuştu. Dazlakların marjinal olduğunu not etmiş olsak da, Polakistan’da kurumsallaşmış bir milletçilik-ırkçılık olduğunu görmemek naiflik olur. 

Günlük hayattaki sınırlı pozitif tecrübelerimin dışında, Polakistan’da geçirdiğim 3 yıl benim için zor bir dönem olarak kaldı. Çirkin bir Sovyet kenti olan Varşova’da, birçok şeye dikkat ederek 3 yıl geçirdim. Polakistanlıların dillerini hiç bir zaman öğrenmek istemedim ve İngilizce konuşarak, İngilizce konuşamayan Polakistanlıları rahatsız etmeyi her zaman yeğledim. 

Beni en çok şaşırtan şeyler Polakistan’da yaşamaktan memnun olan Türk ya da Fransız öğrenciler olmuştu. Fransız öğrenciler ülke ucuz olduğu için hayatlarından çok memnunlardı, Türkler ise AB topraklarında oldukları için büyülenmişlerdi. Polakistanlıların kompleksleri ile örtüşen, Türk öğrencilerin komplekslerini görmemek de haksızlık olurdu. 

Ayrıldıktan 3 yıl sonra bile kötü duygularla andığım bu Polakistan ülkesinin, benim için ne ifade ettiğini içeriden bir gözlemci olarak size aktarmaya çalıştım.

Sosyal Medya Hesaplarımız

İçeriklerimize e-posta ile abone olabilirsiniz

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 2.246 aboneye katılın

Sosyal Kafa 6. Sezon Tanıtım