SosyalKafa

[Çeviri] COVID-19 ve Yüzeyler Hakkında Tekrar Konuşma Zamanı

Salgının ilk günlerinde, nesneler ve yüzeyler üzerinde kalan virüslerden dolayı hastalanacağımızdan korkarak öfkeyle temizlik yaptık. Şimdi ne biliyoruz?

Beth Kalb, kilisedeki sıralar konusunda endişeliydi. Bu yaz, Minneapolis’in dışında kalan küçük bir kasabada katıldığı asırlık Katolik kilisesi, birçok yerde olduğu gibi, yeni dezenfeksiyon kuralları ile kapısını tekrar açmıştı. Kalb, yan etkileri hemen fark etti. Sıralardaki vernik aşınmaya başlamıştı ve ahşap yüzey dezenfektandan dolayı genellikle yapışkan oluyordu bu yüzden gönüllüler biriken yapışkanlığı ortadan kaldırmak için su ve sabun kullanmaya başladı. Haftalar içinde iş çoktan dezenfektanı bile temizlemeye gelmişti. Ayrıca, tüm bu kimyasallar her kullanımdan sonra ibadet alanını temizleyen ve spreyleyen insanlar için iyi olamazdı. Bir hemşire olarak Kalb, el yıkamanın önemini biliyordu fakat bunların hepsi ona biraz fazla göründü. Bu kadar temizliğin ahşap yüzeyler için çok fazla olduğu kesindi.

California, Fremont’daki Erin Berman içinse kitaplar endişe sebebiydi. İlkbaharda, Realm adlı kütüphanelerin tekrar açılmasına yardım edecek federal bir proje, ödünç verdikleri nesnelerde virüsün ne kadar sürdüğünü görmek için testler yaptırdı. Araştırmacılar, Columbus, Ohio’daki kütüphane sisteminden materyaller ödünç aldı ve virüsün ne kadar süre bulaşıcı kalabileceğini görmek için civardaki bir laboratuvarda üzerlerine virüs aşı uyguladılar. Öncelikle kitaplarla başlayarak virüsün bir veya iki gün sonrasında yüzeyde ne kadar kaldığını ölçtüler, ancak sonraki aylarda araştırmayı, magazinleri, DVD’leri ve USB sürücülerini kapsayacak şekilde genişlettiler. Ağustos ayında, dördüncü bir test turu, kitapları tek tek yerleştirmek yerine yığın halinde koyulması sorununu ele aldı. Araştırmacılar, ışık ve kuru havadan korunan kitaplar üzerinde altı gün sonra virüs partikülleri buldular. Bu ayın beşinci tur testlerinde, virüsün deri kitap kapaklarında en az sekiz gün sürdüğü belirlendi.

Realm organizatörleri, yayımladıkları raporlardan hiçbirinin rehberlik niteliğinde olmadığını belirtti; bu araştırma, evlerdeki bireysel kütüphanelerde toz ve muhtemelen mikrop toplayan bu tarz eşyalarla ne yapacaklarına karar veren çalışanları bilgilendirmeyi amaçlıyordu. Ancak, her kitabın her sayfasını mikroplardan arındırmanın da mümkün olmadığı notunu düşmüşlerdir. Birçok kütüphane çalışanı, ortaya çıkan verileri gördükten sonra bir hafta veya daha uzun süren “kitap karantinalarını” dikkatle değerlendirdi.

Berman kitapları uzun süre arafta bırakmakla artan pratik sorunların farkındaydı, ancak daha geniş bir endişesi vardı: tüm bu araştırmalar, kütüphanecilerin herkesle keyif içinde paylaşmayı amaçladıkları bu nesnelerin birer saplantıya hatta korkuya dönüşmesini körüklüyordu. Kalan partiküllerin sayısı, gün sayısı gibi sayıların Covid-19’un kitaplar aracılığıyla yayılmasında ne anlama geldiğini anlamak zordu, fakat bunların varlığı bile iş arkadaşları arasında endişe yaratmıştı. Ve bunun, kendisini ve meslektaşlarını güvenli bir şekilde kurumu yeniden açmak için yapmak zorunda oldukları diğer tüm şeylerden uzaklaştırdığından şüpheleniyordu- mesela insanların artık güvenli bir şekilde oyalanamayacağı, plastik camlar ile sosyal bağlantının sağlandığı topluluk alanlarını yeniden hayal ediyordu. “Çok sinirlenmeye başladım. Düşünüyorum da ‘Biz kütüphaneciyiz. Araştırma yapmalıyız,” diyor Berman. “Tüm sektörler arasında korkuyla çalışanlar biz olmamalıyız.”

Rutgers Üniversitesi’nden virolog Emanuel Goldman için endişeler, yaşlı kayınvalidesinin nazikçe yaptığı dırdırlarla başladı. “Bana” Bunu sil, onu sil “diyordu” diyor Goldman. Salgının başlangıcında mecbur kalmıştı. İstekler akla yatkın görünüyordu- evini daha güvenli tutmak için bir dizi küçük eylem. Diğer virüslerden, bulaş (fiziksel temas olmaksızın nesneler yoluyla yayılan virüslerde kullanılan teknik bir terim) olasılığının mümkün olduğunu biliyordu ve o zamanlarda Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerinin SARS-CoV-2 üzerine çok az rehberliği vardı. Fakat kendi başına derinlemesine araştırma yaptıkça, endişeleri arttı. Virüsün yüzeylerde ne kadar süre ve uzunlukta sürdüğüne dair yapılan tüm tespitlere rağmen, bunun Covid-19’un gerçekte nasıl yayıldığıyla ilgili olduğuna dair yeterince kanıt yoktu. Bu kaygılarını, temmuz ayında The Lancet’ta yer alan “Exaggerated risk of transmission of Covid-19 by fomites” başlıklı yazısında kısa ve öz bir yorumda açıkladı.

“Bana göre cansız yüzeylerde bulaşma şansı çok düşüktür ve yalnızca enfekte olmuş bir kişinin öksürdüğü ya da hapşırdığı yüzeye öksürük veya hapşırıktan hemen sonra başka birinin bu yüzeye dokunduğu durumlarda (1-2 saat içinde) yayılma olabilir,” diye yazdı Gouldman. “Uyarı tarafında hata yapmaya katılmıyorum, ancak veriler gerekçelendirilmezse bu durum çok uç noktalara varabilir.”

Bu aylar önceydi ve o zamandan beri bilimsel kanıtlar Goldman’ın lehine oldu. Ve buna rağmen erken algıların biçimlendirdiği, sıraları silip, kitapları saklama gibi sayısız dezenfeksiyon ritüellerini hepimiz yapmaya devam ediyoruz. Şimdi, Goldman bana “Yapılan geri alınamaz” diyor. “Ve işleri tersine çevirmek için çok zaman ve çaba gerekecek.”

Mart ayında, yüzeyden bulaşma anlayışımız hakkında o zamanlar ne biliyorsak ki bunlar çok azdı, onları yazdım. Covid-19 salgınında neredeyse bir yılı doldurmak üzereyken sormanın zamanı geldi: Şimdi ne biliyoruz?

Kaliforniya Üniversitesi, Los Angeles, Ulusal Sağlık Enstitüleri ve Princeton’daki araştırmacılar tarafından mart ayında bir ön baskı olarak yayınlanan, bulaş ve Covid-19 üzerine yapılan ilk geniş çaplı çalışmada, virüsün farklı yüzey çeşitlerinde ne kadar süre kaldığı incelenmiştir. O zamanlar, virüsün nasıl yayıldığıyla ilgili bilgi çok azdı bundan dolayı bu soru önem taşımaktaydı. Materyalin değişkenliğine bağlı olmak üzere araştırmacılar, virüsü kartonda birkaç saat, çelik ve plastikte ise birkaç gün sonrasında dahi tespit edebiliyorlardı. Bulgularının yalnızca bunlarla sınırlı olduğunu söylerken dikkatliydiler. Araştırmacılar virüsün laboratuvar ortamında ne kadar hızlı bozulduğunu raporlamaktaydılar, hala bir insanı enfekte edip edemeyeceğini veya olası bir bulaşma yolu olup olmadığını değil.

Ancak zamanın kafa karıştıran paniği içinde, birçok insan titiz alışkanlıklar edinmişti: kapıda paketleri izole etmek, mağazadan gelen tahıl kutularını rengi solana kadar temizlemek, dışarıda hastane galoşları giymek gibi.  Bu davranışları başlatan tek bir araştırmanın sonuçları değildi, fakat virüsü hastane odalarında ve yolcu gemilerindeki yüzeylerde bulan erken çalışma bulgularının bu düşünceyi doğruladığı ortaya çıktı.

Princeton’da makalenin ortak yazarlarından biri olan matematiksel biyolog Dylan Morris, “büyük bulaş çılgınlığı” dediği şeyi hüsranla izlediğini anımsıyor. Virüsün laboratuvardaki bir yüzeyde tespit edilebilir durumda kaldığı gün sayısı kişisel riski değerlendirmek için yararlı değildi, çünkü gerçek dünyada, bu miktar, başlangıçta ne kadar olduğuna ve test etmedikleri çevresel koşullara bağlı olacaktır. Ayrıca, kalan virüs miktarı, birisinin solunum yollarına makul bir şekilde girip giremeyeceği ve o kişide bir enfeksiyona yol açıp açmayacağı konusunda pek bir şey söylemez. “İnsanlar, tespit edilebilirlik için gereken bu mutlak zamanları gerçekten kavradı,” diyor. “Herkes bir şeyin güvenli hale geldiği büyülü zamanı bilmek ister.” Sonraki araştırmada, zamansal kesintiler yapmaktan kaçındığını söylüyor.

Mart ayından bu yana, ek çalışmalar çok daha incelikli ve daha az korkutucu bir tablo çizdi. Fakat ilk çalışmadaki gibi, her biri diğerlerinden bağımsız olarak kolayca yanlış anlaşılabilir. Bu noktada açık olan tek ana fikir, kontrollü laboratuvar koşulları içerisinde, yeterli başlangıç dozu verildiğinde, bir miktar virüsün plastik ve cam gibi yüzeylerde günlerce hatta haftalarca kalmasıdır. Buradaki vurgu kontrollü kelimesindedir. Örneğin, bu ayın başlarında, Virology Journal’da yayımlanan bir Avusturalya çalışması, virüse maruz bırakılan plastik kâğıt paralar ve cam üzerinde 28 gün sonra virüsün izlerine rastladılar. Bu sayıya verilen tepki, mart ayını tekrar yaşıyormuşuz gibi hissettirdi: bomba etkisi yaratacak istatistiğe sahip tek bir araştırma dokunmatik ekranlar ve nakit para hakkındaki yeni korkuları alevlendirdi. Yale Üniversitesi’nden mikrobiyolog Anne Wyllie, “Dürüst olmak gerekirse, bu konuları geçtiğimizi düşünmüştüm,” diyor.

Elbette, bu belirli niyetlerle yapılmış başka bir laboratuvar çalışmasıydı. Araştırma karanlıkta yapılmıştı çünkü güneş ışığının virüsü hızlı bir şekilde etkisiz hale getirdiği biliniyordu, bunun yanı sıra çalışma soğuk, uygun sıcaklıkları korumayı içeriyordu. Avustralya’nın ulusal bilim ajansında araştırmacı olan Debbie Eagles, çalışmanın ortak yazarlarından biri olarak, bana, bu çevresel değişkenleri ortadan kaldırmanın, araştırmacıların sıcaklık gibi bireysel faktörlerin istikrarlılık üzerindeki etkisini daha iyi ayırt etmelerine olanak tanıdığını söylüyor. Eagles, bir mailinde “Çoğu ‘gerçek dünya’ durumlarında, hayatta kalma süresinin kontrollü laboratuvar ortamlarına göre daha kısa olmasını bekleriz,” diye yazıyor. Debbie, yüzeylerle “yüksek temas” halinde el yıkamayı ve temizliği öneriyor.

İkinci tutarlı bulgu, enfekte olmuş insanların yakın zamanda bulunduğu yerlerdeki yüzeylerde virüs olduğuna dair birçok delil bulunmasıdır. Yakın zamanda salgının olduğu herhangi bir yerde ve insanların karantinaya alınmaları ya da Covid-19 için tedavi edilmeleri istenen bölgelerde “her yerde kontrolsüzce yayılan RNA” var diyor Weill Cornell Medicine profesörü Chris Mason. Bu, virüsün nereye yayıldığını tespit etmek açısından dışarı çıkıp çubuk yardımıyla örnek alınmasını yararlı bir yöntem haline getirir.

Bu iki elementi bir araya getirmek cazip geliyor: eğer virüs çevremizdeki yüzeylerin üzerindeyse ve aynı zamanda laboratuvar ortamlarında da uzun süre yaşayabiliyorsa, doğal olarak güçlü bir şekilde mikroplardan arınmalıyız. Fakat, bu neler olduğunu kesin bir şekilde yansıtmaz. Eylül ayında Clinical Microbiology and Infectionda yayımlanan bir çalışmada, İsrailli araştırmacılar bütün parçaları birleştirmeye çalıştı. Yürüttükleri laboratuvar çalışmalarında, çeşitli yüzeylerdeki örneklemleri günlerce dışarıda bıraktılar ve dokuda bakteri üretebileceklerini keşfettiler. Başka bir deyişle doku bulaşıcı olarak kaldı. Daha sonra bulaşma ihtimali çok yüksek olan ortamlardan örnekler topladılar: bir hastanedeki izolasyon servisinden ve karantinadaki insanlar tarafından kullanılan bir otelden. Virüs çok fazlaydı. Ancak gerçek dünyadan alınan bu örneklerden bakteri üretmeye çalıştıklarında hiçbiri bulaşıcı değildi. O ayın sonunda, bir İtalyan hastanesindeki araştırmacılar da The Lancet’ta benzer sonuçları rapor ettiler.

Çevresel koşullara ek olarak, yüzeylere yapışan şeylerden sıklıkla bahsettiğimizde kastettiğimiz damlacıklar veya tükürük de kafa karıştırıcı faktör olabilir. Wyllie kendi araştırmasında, Covid-19 tükürük testlerinin güvenilirliğini belirlemeye yardımcı olmak için kontrolsüzce yayılan proteinlerin tükürükte ne kadar süre bozulmadan kaldığını inceledi. Onun amaçları için istikrar iyi bir şeydir. Ancak bazı proteinlerin diğerlerinden daha hızlı fiziksel ve kimyasal dış etkilerle bozularak ilk yapılarına döndüklerinin ortaya çıktığını not ederek virüsün bir bütün olarak bozulmadan, bulaşıcı bir şekilde kalmayacağı fikrini öne sürüyor. Bunun nedeni tükürüğün, patojenlere karşı genellikle laboratuvar tabanlı istikrar çalışmalarında kullanılan sentetik maddeler veya kan serumlarından daha az konuksever olma eğiliminden kaynaklanıyor olabilir.

Wyllie, SARS-CoV-2’yi bir yüzeye başarılı bir şekilde yaymak için gereken olağanüstü olaylar zincirini düşünün diyor. Yeterince büyük miktarda virüsün, enfekte olmuş bir kişi tarafından yüzeye püskürtülmesi gerekir. Virüsün hızlı bir şekilde ayrışmaması için yüzeyin doğru düzeyde ışık, sıcaklık ve neme maruz kalan doğru türde bir materyalden olması gerekir. Sonra virüsün alınması gerekir ki büyük ihtimalle bunu ellerinizle yaparsınız. Fakat virüs orada savunmasızdır. (SARS-CoV-2 gibi “zarflı” virüsler, cilt ve giysi gibi gözenekli yüzeylerde iyi işlemez.) Ve sonra içinizde -genellikle burnunuzdan ya da gözünüzden geçerek- mukoza savunmanızı aşıp hücrelerinize yerleşecek kadar büyük yoğunlukta bir yol bulması gerekir. Wyllie riskin düşük olduğu sonucuna varıyor. “Yiyeceklerimi bir kez yıkamadım, çantalarımı dezenfekte etmedim, hatta e-postam hakkında bile iki kez düşünmedim,” diyor.

Düşük risk elbette hiç risk olmadığı anlamına gelmez, diye ekliyor. Yüksek temasta dezenfeksiyonu hak eden nesneler vardır, mesela hastane gibi yerler temiz mobilya ve odalara ihtiyaç duyar. Covid-19’a karşı yüksek risk altındaki bireyler ekstra önlemler almak isteyebilir. Ancak konuştuğum tüm sağlık uzmanlarına göre bu nesneden burna zincirini kırmak için en iyi tavsiye: Ellerinizi yıkayın.

Goldman, tüm bu ek araştırmalar yayınlanmadan aylar önce benzer sonuçlara varmıştı ve ABD halk sağlığı rehberliği de onun fikirlerine uyarak hareket etti. Temmuz ayında yayımlanan Lancet makalesinden bu yana, bulaş üzerindeki odak önemini yitirmeye başlarken yerini solunum yoluyla kişiden kişiye bulaşmaya bıraktı. Değişim epidemiyolojik kanıtlara dayanıyordu. Uzmanlar bu sürecin başından beri hapşırma, öksürük veya konuşma yoluyla geçen damlacıkların muhtemelen önemli bir bulaşma şekli olduğunu biliyorlardı- bu yalnızca solunum virüslerinin nasıl bir yayılma izlemeye eğilimi olduğuyla ilgiliydi. Zamanla, havada asılı kalan aerosollerin, neden bu kadar çok enfeksiyonun birbiriyle etkileşime geçmeyen fakat aynı havayı soluyan insanlar arasında geçiş yaptığını daha iyi açıklayabileceği netlik kazandı. Tam da bu nedenden dolayı sağlık çalışanları havalandırmanın ve maske takmanın önemini vurguluyor. CDC’nin, ekim başından itibaren en son güncellenen kılavuzu, “Covid-19’un yüzeylere dokunarak yayılmasının düşünüldüğü kadar yaygın bir yol olmadığı” görüşüne sahiptir. Belki bu nedenlerden belki de aşırı yorgunluktan dolayı en ince ayrıntısına kadar temizlik yapmak yazdan bu yana azalma gösterdi.

Ama herkes için aynı şey geçerli değil. Princeton’dan araştırmacı Morris, “Bence, bu salgınla ilgili zor olan tek şey, insanlara yanlış bir önsezi sağlayan güçlü bir ilk mesajın var olmasıdır,” diyor. Bazı insanlar, özellikle yeniden açılmaya çalışan kurumlarda, çalışanlara ve ziyaretçilere karşı sorumlu olanlar için, öncelikler ilkbaharda bildiklerimizden kalanlara dayanarak belirlenmişti. Ayrıca bu, pek bir şey yapmasalar bile yine de yapıyorlarmış gibi göstermenin yollarından biriydi, diye ekliyor Morris. Temmuz ayında, The Atlantic’ten Derek Thompson, aceleye getirilen kurumsal dezenfeksiyonu tanımlamak için ‘hijyen tiyatrosu’ terimini yarattı. Bu hala etrafta var olan bir durum. New York City’nin her gece tüm metro arabalarını temizlemek için on milyonlarca dolar ayırmasının, Airbnb’nin pansiyonculardan “arttırılmış temizlik” istemesinin, sayısız okul, kilise ve ofisin dezenfeksiyonu vurgulamasındaki nedenlerin bir parçasıdır. Bazı kütüphanelerin bu sonbaharda kitapları bir hafta veya daha uzun süre karantinaya almasının nedeni de budur. Bu aynı zamanda şimdi yapmaya daha az yatkın olduğumuz şeylerin bir unsuru, birçok işletmenin neden artık nakit para almadığının ve oyun alanlarının neden çoğu zaman yeniden açılan son açık hava mekanları arasında yer aldığının gerekçesidir.

Harvard Tıp Fakültesi’nde epidemiyoloji doktoru olan Julia Marcus, “Değiştirilip, adapte edilmeyen bazı tuhaf politikalar var,” diyor. “Bir birey için market alışverişlerini rengi solana kadar temizlemeyi bırakmaya karar vermek bir şeydir. Bilim geliştikçe, farklı karar verme düzeyleri, farklı sağlık okuryazarlığı ve risk toleransı seviyeleri ile bir kurumun gemisini yönetmek ise çok daha zordur.”

Bulaş hakkında ne gibi bilgiler var? Görünmez bir virüsü ‘görebileceğimiz’ inanıcında kesinlikle psikolojik bir şey var, bu inanç, karantinaya alabileceğimiz, önleyebileceğimiz, silebileceğimiz bir nesne olarak kendini belli ediyor. Araştırma hakkındaki düşünüş tarzımızda bile bu apaçık görülüyor. Almanya’daki tuzlukları anımsıyor musunuz? Ya da Çin’deki yüksek katlı binaların asansör düğmelerini?  Yeni Zelenda’da, salgının dondurulmuş balık varillerinden kaynaklandığına dair bir hipotez vardı. Bu sonuçlardan bazıları aerosol’ün kirli, korkutucu bir kelime gibi anılmaya başlamasına atfedilebilir. Halk sağlığı çalışanları, yakın mesafede toplanmayan insanların neden enfekte olduğunu açıklamak için bir şey arıyorlardı.

Bazı yayılmaların bu şekilde gerçekleşebileceğini göz ardı etmek imkansızdır- örneğin Yeni Zelenda’da büyük olasılıkla, ortaklaşa kullanılan çöp tenekesinden kaynaklanan vakadaki gibi örnekler hala ortaya çıkmaktadır- ancak şimdiki vakalar paylaşılan havaya bağlı gibi görünmektedir. Wyllie, hala virüsü kirli bir kapı kolundan kaptığına inan bir arkadaşına dikkat çekiyor. O bunun pek mümkün olmadığını düşünse de arkadaşı için bu, havada asılı kalan virüsün nasıl hastalandıkları sorusuna basitçe sunamadığı bir cevabı veriyor. Bu iyi bir hikâye.

Realm projesinin direktörü Sharon Streams, bu cevap talebini anlayışla karşıladığını söylüyor. Grubun kütüphane materyalleri üzerindeki araştırması, marttaki yüzey araştırmasından sonra tasarlanmıştı. O dönemde konuşma tamamen bulaş üzerineydi. Kütüphane çalışanları, birçoğu halihazırda insanların evinde mahsur kalmış, kim bilir neyden etkilendiği belli olmayan ve her yıl elden geçirdikleri binlerce materyalin virüsle nasıl etkileşime geçtiğini daha iyi anlayabilmek için ayrıntı istediler. “Uygun karantina düzeyinin ne olduğu konusunda endişeleniyorlar,” diyor.

Streams, deneylerinde modellenen koşulların belirsiz bir temele dayandığını kabul ediyor. Gerçek bir enfeksiyona, araştırmacıların realist bir virüs dozu ile başlayıp başlamadığı mı yoksa birkaç gün veya saat sonra yüzeylerde kalan virüs miktarı mı sebep oluyor, bunu bilmek zor. (Grubun geçen hafta yayınlanan son araştırması, en olası bulaşma yolları olan damlacıklar ve aerosoller hakkında daha fazla mesleki lisan içeriyordu.) Fakat ona göre, daha fazla veri toplamanın amacı da bu. Ve Streams, bazı virologlar veya sağlık uzmanları için bir haftalık karantina gereksiz gibi görünse bile, karantina ve dezenfeksiyonun genellikle gözden kaçırılan duygusal bir ihtiyacı karşıladığına işaret ediyor. Mağaza raflarının, kilise sıralarının veya metro araçlarının silinmesi gibi, temizlik politikaları da hangi alanlara geri dönmenin- kütüphanelerin ziyaretçiler ve çalışanlar için hazır olması gibi- güvenli olacağının işaretini vermekle ilgilidir. “‘Hijyen tiyatrosu’ kötü bir kelime olarak etrafa yayıldı, fakat onlar buraya gelen insanları önemsiyoruz mesajını verebilmek için bu kelimeyi sorgusuz sualsiz kabul ettiler,” diyor. “Rahatlamış hissettiler.”

Ancak bu noktayı iletmek zordur. Marcus, yüzeyde yayılma üzerine olan orijinal makaledeki noktalara geri dönüyor; “Onlar bunu uygun bir şekilde ifade ettiler. Fakat uyarılara rağmen, birçok takıntı davranışa dönüştü,” diyor. Eşyaları karantinaya almak gibi görünüşte zararsız prosedürler bile zamanla insanları tüketebilir. Marcus, “Şu anda hayatlarımızda ve karar verme süreçlerimizde çok fazla gerilim var. Hepimiz biraz huzurlu hissetmeye ihtiyacı duyuyoruz,” diyor. “Benim için soru şu, bulaşmanın nasıl gerçekleştiği hakkında daha fazla şey bildiğimize göre, hava gazını azaltabileceğimiz düşük riskli alanlar nerede- hangisi büyük ölçüde kapalı ortamlarda birlikte olmaktan kaynaklanıyor? Birinin üzerine hapşırıp bir hafta önce teslim ettiği bir kitap değil.”

Asıl önemli olan konuya odaklanmak yerine küçük şeyler hakkında endişelenmek insanları yorar. Neyin kötü gidebileceğini hayal etmenin birden çok yolu vardır. Belki de bir insan etrafındaki dezenfeksiyon yöntemlerine o kadar güveniyor ki, bilinen çok daha önemli risklere rağmen, kapalı alanda yemeğini maske olmadan yiyor. Ya da belki birisi uçakta ayakkabılarının üzerine tek kullanımlık galoş ve ellerine eldiven giydiği için seyahat sonrasında kendini karantinaya alma ihtiyacı hissetmiyordur. Marcus, “İnsanlardan gereğinden fazla şey yapmaları istendiğinde gerçekten önemli olan meseleyi yerine getirmek için çoktan yorgun düşmüş oluyorlar,” diyor. Onun tavsiyesi: Basit tutun.

Bu tür açık, basit rehberliği elde etmek zordur. The Lancet yayınından bu yana Goldman, son derece dikkatli bir şekilde yapılan dezenfeksiyonun faydasını sorgulayan, ancak bilimsel kanıtlardan ne çıkarması gerektiğinden emin olmayan insanlar için bir tür danışman ve terapist konumuna geldi. “Derinlemesine temizlik” yapmak için haftada bir kurumu kapatmayı planlayan, ancak havalandırma sistemlerine dikkat etmeyen yerel bir okulun yöneticileriyle temas halindeydi. Evden neredeyse hiç ayrılmayan ve hala yiyeceklerini günlerce dışarıda bırakan insanlardan gelen soruları yanıtladı ve onları daha sağlıklı bir denge bulmaya teşvik etti. Belki, onların fikirlerini birer birer değiştirebilir, gerekçelendirebilir veya en azından insanların riskleri bir bakış açısı içine almalarına yardımcı olabilir. Söylediğine göre kayınvalidesi üzerinde işe yaramış. Ancak davranışların değiştirilmesi zordur, özellikle karar heyet tarafından alındığında. Aksi yönde güçlü bir rehberliğin yokluğunda eğilim, en temkinli görünen cevaba uymak oluyor.

Minnesota’da rahibin yardımcılarından biri olan Kalb, kilise sıraları hakkındaki endişelerinin ve derin temizliğin gücüyle alakalı kanıt eksikliğinin kiliseyi yeniden açacak olan kurul tarafından dikkatlice değerlendirildiğini söylüyor. Ancak kiliseden dostları ihtiyatlı davranmayı önerdiler. Günlük dezenfeksiyon, sosyal mesafe için sıralarda güvenlik çemberinin oluşturulması ve temas takibini mümkün kılmak için bir kayıt sürecinin olması, kurumun güvenle açılması için yapılması gereken değişiklik listesinin parçasıydılar. Kurul, yakındaki diğer kiliselerin, okulların ve mağazaların yaptığı gibi, önlemlerin hepsini devam ettirmenin en güvenli yol olduğuna karar verdi. Ne de olsa Kalb, bulaş aktarımının asla gerçekleşmediğini söyleyen belirli bir çalışmayı gösteremezdi. Ve etrafta Teksas’taki bir kilisede salgın olduğuna dair haberler vardı. “Şey gibiydi, tamam biz ‘o’ kilise olmak istemeyiz,” diyor. Kilise şimdi dezenfektanı püskürtmek için sis makinesi kullanıyor ki bu da sürekli bir temizlik gerektirmiyor.

Diğer bir deyişle, dikkatli bir şekilde oynamak cazipti, diyor kütüphaneci Berman. “Bazıları sadece çalışanların veya halkın güvende hissetmesini sağlıyor” diyor ve çokça kullanılan kütüphane yüzeylerini dezenfekte etmenin faydalarını görüyor. Ancak, kurumların açık rehberlik sunarak risk belirsizliğini ortadan kaldırıp güvenlik algımızı değiştirme gücüne sahip olduğuna dikkat çekiyor. Virüsün akla gelebilecek her tür kütüphane materyali yüzeyinde kaldığı gün sayısı gibi bilimsel sonuçları ortaya koymanın tam tersini yaptığına, güçlendirmeden ziyade daha fazla korku ürettiğine inanıyordu.

Bu salgında kamu güvenliği ve risk gibi pek çok konudaki kararların sorumluluğu virologlar yerine onun gibi kütüphaneci bir insanın üstüne yüklenmiştir. Endişelenecek çok fazla şey varken, kendisini ve etrafındaki insanları bulaş riski taşıyan kitaplar konusunda eğitmek için kişisel olarak ne kadar çaba harcadığına hayret etti. Şimdi araştırmasını yapmıştı ve bir kütüphanedeki en büyük riskin aynı kitaba dokunmaktan değil, aynı havayı paylaşmaktan kaynaklandığını biliyordu. Daha fazla yetkiye sahip biri çıkıp bunu söylese güzel olmaz mıydı? “Dışarıda çok fazla korku var,” diyor. “Kimseyi gereksiz yere risk altına sokmak istemesem de kütüphaneyi yeniden açmak istiyorum.”

Kaynak: It’s Time to Talk About Covid-19 and Surfaces Again

Sinem Yağdı

Sinem Yağdı

Sosyal Medya Hesaplarımız

İçeriklerimize e-posta ile abone olabilirsiniz

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 2.246 aboneye katılın

Sosyal Kafa 6. Sezon Tanıtım