SosyalKafa

Koronavirüs Nasıl Haberleştirilmeli? Gazeteciler İçin Öneriler

Fotoğraf: Türkiye’de ilk koronavirüs vakasının duyurulmasının ardından, otobüs durağında maske satan genç adam. 11 Mart, İzmir


Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 114 ülkede toplam 118 bin vaka ve 4 bin 291 ölüme işaret ederek üç gün önce koronavirüsü pandemi ilan etti. Bu tabloya gazetecilik açısından bakınca global medya gündeminin koronavirüse endekslendiğini söylemek pek şaşırtıcı sayılmaz.

Koronavirüs, tıptan istatistiğe farklı alanlarda belli düzeyde uzmanlık gerektiren bir haber konusu olduğundan, gazetecilerin bu konuda içerik üretmesi hem zorlu hem de risklere gebe. Ancak dezenformasyonun önüne geçmek ve doğru bilgiyi yurttaşlara ulaştırmak da bir o kadar hayati. Bu kırılgan durumun üstesinden gelmek için -özellikle Twitter’da- gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum aktivistleri arasında bilgi paylaşımı aktif bir şekilde devam ediyor. Bu kapsamda birkaç gün önce bir hamle de Oxford Üniversitesi’ne bağlı Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü‘nden (RISJ) geldi.

RISJ, “Dünyanın dört bir tarafındaki haber odaları #CoronavirusPandemic‘i ele alırken birçok zorlukla boğuşuyor” tespiti ile “mevcut krizin nasıl haberleştirileceğine dair yararlı tavsiyeler içeren” yayınları  bir tweet zinciri halinde paylaştı.  Bahse konu içerikler, gazetecilik alanının çeşitli düzeydeki aktörleri için yararlı olacağı gibi, yurttaşların da medya okuryazarlığı becerilerine katkı sağlayabilecek türden.

RISJ, takipçilerine bu içerikleri yararlı buldukları taktirde çevreleri ile paylaşma çağrısında da bulundu. Biz de bu çağrıya uyarak RISJ’in paylaşımlarını ilgili yazılardan elde edilen bilgi notları ve özetler eşliğinde Sosyal Kafa’da listeliyoruz:

RISJ’in ilk paylaşımı, News Co/Lab‘deki çalışmaları ve dijital okuryazarlık, teknoloji, gazetecilik hakkındaki yazılarıyla bilinen Dan Gillmor‘un son günlerde konuşulan yazısı üzerine: The coronavirus crisis demands journalism collaboration, not competition

Başlığından da anlaşılacağı üzere Gillmor, koronavirüsle ilgili mevcut durumun, gazetecilik alanının temel karakteristiği haline gelen rekabeti değil; işbirliği gerektirdiğini savunuyor.

Gillmor, koronavirüsle birlikte ortaya çıkan durumun medyadaki izdüşümünü, “…doğru bir şekilde örgütlenmiş, büyük bir gazetecilik koalisyonuna duyulan ihtiyaç hiç bu kadar belirgin olmamıştı” sözleriyle özetliyor. Gazetecilik alanında, idealize ettiği türden bir işbirliğiyle kotarılacak gazeteciliği ise şöyle karakterize ediyor: Soğukkanlı ama etkin; geniş kapsamlı ama derinlikli, titiz, şeffaf, etkileşime açık, erişilebilen içeriklerle yarar sağlayan bir gazetecilik…

Dan Gillmor’un bu yazısı, yalnızca koronavirüs bağlamında değil, genel olarak haber ekosisteminde gittikçe ihtiyaç duyulan; tecimsel motivasyonlardan azade kolektif girişimlerin önemine yapılan vurgu açısından da dikkate değer.

RISJ’nin ikinci paylaşımı, bilim ve teknoloji temalı ABD’nin köklü yayınlarından Scientific American‘da, Harvard Üniversitesi’nden epidemiyolog Bill Hanage ve Marc Lipsitch tarafından yazılan bir blog yazısı: How to Report on the COVID-19 Outbreak Responsibly

Hanage ve Lipstich, “Büyüyen COVID-19 salgını hakkında ortaya çıkan enformasyon bolluğu, gazetecilere ve haber yapımında görüş aldıkları bilim insanlarına çeşitli zorluklar getiriyor” diyerek hem habercilerin hem bilim insanlarının kamusal sorumluluğuna dikkat çekiyor: “İyi habercilik ve bilim, geçerli enformasyon kaynaklarını dedikodulardan, yarı gerçeklerden, ‘yılan yağı ilaçlarından’,  finansal olarak teşvik edilen tanıtımlardan ve politik motivasyonlu propagandadan ayırmak zorundadır.”

Yazarların bu çaba odağında en temel önerileri, haber yapımında dikkat edilmesi gereken bir enformasyon sınıflandırması, ki bu sınıflandırma içeriğin doğru konumlandırılması ve manipülatif sonuçlara yol açmaması için hayati görünüyor.

Bahse konu sınıflandırma kaba bir kategorizasyonla şöyle ifade ediliyor:


  1. Doğru olduğu bilinenler(Olgular)
  2. Doğru olduğu düşünülenler (Olgulara dayalı uzman değerlendirmeleri, açıklamalar, tahminler, çıkarımlar)
  3. Görüşler ve spekülasyonlar

Gazetecilerin hem haber yazım sürecinde kullandıkları enformasyonu konumlandırırken, hem yaptıkları haberi yayımlarken bu kategorizasyona dikkat etmeleri ve nihayetinde okurlarını da bir şekilde buna ilişkin bilgilendirmeleri yararlı olabilir.

Hanage ve Lipstich, bunların yanı sıra, bilgi kaynaklarının çeşitliliğine özen göstermek gerektiğinin altını çiziyor. Yazarlar, koronavirüs gündeminin oldukça yakıcı bir gündem olduğunu ve sosyal medyada konunun etki alanı açısından hem gazetecilerin hem bilim insanlarının üretime teşvik edildiğine dikkat çekerek bu noktada aceleci davranmamak gerektiğine vurgu yapıyor. Yazarlar, kişisel ve endüstriyel motivasyonlara kapılmamak gerektiğini belirterek, meselenin kamu sağlığı açısından önemini bir kez daha hatırlatıyor ve ekliyorlar:  “Unutmayın, virüs haberleri takip etmiyor ve Twitter’ı önemsemiyor.”

RISJ’in dördüncü paylaşımı Harvard Üniversitesi, Shorenstein Center on Media, Politics and Public Policy‘ye bağlı Journalist’s Resource‘un gazeteciler için önerilerde bulunduğu bir içerik: Covering COVID-19 and the coronavirus: 5 tips from a Harvard epidemiology professor

Bahse konu içerik temelde yukarıda bahsedilen Hanage ve Lipstich’in yaklaşımına dayanıyor. Journalist’s Source, Hanage’in görüşlerine dayanarak beş maddelik bir öneri sunuyor:


  1. Uzmanlar dikkatle seçilmeli ve her uzmanın her konuda fikir beyan edebileceği yanılgısına kapılmamalı.
  2. Doğru olduğu bilinenler (olgular),  doğru olduğu düşünülenlerden  (olgulara dayalı açıklamalar) ve spekülasyon ya da görüşlerden ayırt edilmeli.
  3. Henüz yayınlanmamış/yayın aşamasında olan akademik araştırmalardan elde edilen bulgulara atıfta bulunurken dikkatli olunmalı.
  4. Şaşırtıcı, sıradışı, yeni teorilerin ve iddiaların haber değerini ölçmek için akademisyenlerden yardım istenmeli. Eldeki enformasyon, uzmanlardan yardım alınarak doğrulanmalı.
  5. Bilimsel konuları düzenli ve başarılı şekilde haberleştiren gazetecilerin çalışmaları takip edilmeli.

RISJ’in beşinci paylaşımı, Caroline Chen‘in araştırmacı gazetecilik platformu ProPublica‘da yayımlanan  yazısı: I Lived Through SARS and Reported on Ebola. These Are the Questions We Should Be Asking About Coronavirus.

Chen, sars virüsü sürecini 13 yaşında iken bizzat deneyimlemiş. Ancak esas vasfı, bu deneyimin ötesinde bir gazeteci olarak ebola ve zika virüsü hakkında araştırmalara dayalı haber yapım süreçlerine katılması ve deneyim kazanması. Bu açıdan, koronavirüs ile ilgili haber yapımını önceki deneyemleriyle karşılaştırarak kamusal, siyasal, bürokratik, tıbbi açıdan konuyu karşılaştırmalı bir şekilde gözlemleme şansına sahip. Bu gözlemler de belli içgörüler üretmesine olanak sağlıyor.

Chen, ABD bağlamında örnek vaka olarak koronavirüs testlerine (test kiti sayısı vb.) değiniyor ve yetkililerin verdiği rakamları irdeliyor. Kabaca özetlersek, bu örnekte yetkililerin testlerle ilgili verdiği rakamların yarattığı algı, testlerin uygulama süreci düşünüldüğünde gerçeği tam olarak yansıtmıyor. Konu özelinde Chen, habercilerin yetkililerce verilen her enformasyona mutlak doğru muamelesi yapmaması gerektiğine ve bu açıklamaların nicel açıdan titizilikle incelenmesi ve araştırmacı gazetecilik pratikleriyle gerçeği ne derece yansıttığının ortaya konması çağrısında bulunuyor. Özetle, nicel veriler haberleştirilirken ve bu verilere dayalı projeksiyonlar enformasyon düzeyinde ifade edilirken oldukça dikkatli davranmak gerek.

RISJ’nin bir sonraki paylaşımı Poynter Enstitüsü‘nden AL Tompkins‘in yazısı: How newsrooms can tone down their coronavirus coverage while still reporting responsibly

Tompkins’in odağı ise daha çok haber yazım ve sunum pratikleri ile ilgili. Medyada hakim olan, sansansyonelleştirme girişimlerine dikkat çeken Tompkins, zika virüsü üzerine yazdığı bir yazısını örnek vererek, medyadaki sorunlu pratiklerin nasıl tekrar ettiğine işaret ediyor. Tompkins, haberde dil kullanıma dikkat çekerek, rasyonel bir değerlendirme yerine duyguları harekete geçirerek okurları/izleyicileri paniğe sevk eden haber dilinin problemlerini vurguluyor. Buradan hareketle Tompkins, haber yazımında dikkat edilmesi gereken noktalara temas ediyor:


  1. Sıfatlara değil, olgulara odaklanın:  Evet, ölüm vakaları var ancak bu durum haber başlığında ya da metninde “ölümcül”, “korkunç”, “felaket” gibi nitelemelere başvurmak gerektiği anlamına gelmiyor. Somut olgulara odaklı, serinkanlı bir haber dili inşa edin.
  2. Fotoğraf seçimine dikkat edin: Örneğin her habere maske içeren bir fotoğraf kullanmak zorunda değilsiniz. Klişelerden kaçının. Aksine bu örnekte, bahse konu haberle maske arasında bir korelasyon varmış gibi düşünülmesine, zaten kafa karışıklığının yaygın olduğu bu konuda kafaların daha da karışmasına sebep olabilir.
  3. Haberleri bağlam bilgisi ile çerçeveleyin: Okurlar belli bir bağlama oturmayan ve mümkünse onlara çözüm önerisi/yol haritası/reçete önermeyen haberlerden faydalanmakta zorluk çekiyor. Bu noktada, gazetecilerin haber öykülerini bağlamsallaştırarak, sebepleri, sonuçları ve olası çözüm önerilerini içerecek şekilde yapılandırması gerekiyor.
  4. Yaratıcı olun: Yurttaşlar bu gibi durumlarda gündelik hayatlarındaki haber tüketme eğilimlerinin ötesine geçiyor. Hal böyle olunca, medyaya rağbet artıyor. Bu ilgiye tık tuzaklı haber başlıklarıyla, sansasyonel haberlerle değil, yaratıcı ve bir o kadar da bilgilendirici içeriklerle karşılık verin.

RISJ’in bir diğer paylaşımı, dezenformasyona karşı girişimleriyle bilinen First Draft‘ın koronavirüs haberlerine ilişkin rehber niteliğindeki bir içeriği: Tips for reporting on Covid-19 and slowing the spread of misinformation

First Draft’ta yayımlanan  bu içerik, koronavirüsle ilgili haber yapım süreçlerinin enformasyon temelli yürümesi ve mevcut ve olası dezenformayonların üstesinden gelmek için gazetecilere yönelik önerilerden oluşuyor. O önerilerin bir listelemesi şöyle:


  1. Sansansyonel dil kullanımından kaçının.
  2. Görsel seçiminde titiz davranın.
  3. Spekülasyon yapmaktan ya da uzmanlara spekülatif projeksiyonlar yaptırmaktan kaçının.
  4. Okurlara, mevcut durumda yapabileceklerine ilişkin spesifik bilgiler sağlayın.
  5. Okurları -Dünya Sağlık Örgütü vb.- resmi kaynaklara yönlendirin.
  6. Haber öykülerinizde araştırmaları ele alacaksanız titiz ve dikkatli davranın.
  7. Bir değil, birden fazla uzman görüşüne başvurun.
  8. Sınırlı topluluklarda yayılan söylentiyi haberleştirirken dikkat edin. Bu noktada söylentiyi kitlelere yayma riski söz konusu. (SY: First Draft’ın bahse konu yazısında buna ilişkin detaylı bir yönlendirme var.)
  9. İçeriklerinizin okunma ve anlaşılma açısından mümkün olduğunca sade ve basit olmasına çaba gösterin.
  10. Alaycı veya aşağılayıcı dilden kaçının. Komplo teorileri ya da korkularla hareket eden okurları alaycı ve aşağılayıcı bir dille yabancılaştırmaktan kaçının.
  11. Okurların ne istediğini anlayın ve veri boşluklarını sorumlu gazetecilikle doldurmaya çalışın.
  12. Haber içeriklerinde haritalama gibi veri görselleştirme ve tasarım gerektiren unsurları dikkatli ve doğru şekilde yapılandırın.

First Draft’ın rehber niteliğindeki yazısında örnek olması açısından doğru haber başlıkları ve yararlı kaynaklara ilişkin de bir listeleme mevcut.


RISJ’in bir diğer paylaşımı, insan-makine etkileşimi, veri görselleştirme gibi alanlarda çalışan bilgisayar bilimcisi Evan M. Peck tarafından yazılan bir tweet zinciri.

Peck’in tweet zinciri esas itibarıyla, istatistiklere dayalı veri haritalamalarına ilişkin muhtemel sorunlara değiniyor. Yine bu bağlamda değerlendirilebilecek bir diğer paylaşım ise ideal bir veri görselleştirmenin nasıl olabileceğine dair somut bir örnek üzerine. Bu paylaşım, esasen The Economist’te yayınlanan bir içeriğin mikrobiyolog Dr. Siouxsie Wiles ve karikatürist Toby Morris tarafından GIF formatında uyarlanmasına dayanıyor.

RISJ’ın paylaştığı GIF’in yer aldığı yazı şöyle: The three phases of Covid-19 – and how we can make it manageable

RISJ’ın tweet zincirinde son olarak medya kuruluşlarının ürettiği yeni formatlarla ilgili bir paylaşım söz konusu.

RISJ, bu başlık altına İspanyol yayın kuruluşu Cadena SER‘in koronavirüs temalı podcast yayınına başladığına dikkat çekiyor. Bunun yanı sıra New York Times, Quartz gibi mecraların tematik haber bültenleri hazırladığına işaret ediliyor.

Bu tür tematik yayın pratikleri, kronolojik ve birikimsel olması açısından, dağıtık haldeki enformasyon bolluğu içinde yönünü kaybeden okurun haber takibi yapmasını da kolaylaştırabilir.


Yukarıda listelenenler, koronavirüsle ilgili gelişmelerin haberleştirilmesinde gazeteciler için türlü zorluklara işaret ediyor. Bu yüzden de ne yapılması gerektiğine dair burada listelendiği türden bilgi, analiz ve içgörülere ihtiyaç var. Bunlar gazetecilere a) mevcut hatalarını gösterebilir, b) olası hatalara karşı uyarıcı olabilir ve  c) atılması gereken adımlar konusunda onlara rehberlik edebilir.

Bu normatif, ideal önerileri sıralarken elbette mesleğin pratik koşullarının gazetecileri sürekli negatif yönde etkilediğini ve onları bir şekilde yanlış yapmaya “zorladığını” da hesaba katıyoruz. Ancak bu, yurttaşların doğru ve güvenilir haber alma haklarını gözeten ideallerin daha fazla konuşulmasına da mani olmamalı.

Hele, böylesi bir halk sağlığı meselesi söz konusu iken.

 


Bu yazıyı Reuters Gazetecilik Çalışmaları Enstitüsü’nün tweet zincirinde atıf yapılan içeriklerle sınırlı tuttuk. Ancak bu tema kapsamında elbette çok daha fazla bilgilendirici ve yol gösterici içeriğe ulaşmak mümkün.

Sizler de ilginizi çeken ve yararlı olacağını düşündüğünüz önerilerinizi @sosyalkafa ‘ya mention atarak ya da #SosyalKafa etiketi ile paylaşabilirsiniz.


 

Serhatcan Yurdam

Sosyal Medya Hesaplarımız

İçeriklerimize e-posta ile abone olabilirsiniz

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 2.247 aboneye katılın

Sosyal Kafa 6. Sezon Tanıtım