Sabah 09:00 gibi otelden ayrıldık Yabancılar şubesine (FRRO) a gideceğiz. Sabah 10:00 da açılıyor. Önce taksiye baktık çok para istediler. Her tuk tuk o bölgeye giremiyor. Yabancılar Şubesinin olduğu yerde Büyük elçilikler var. Yollar daha bakımlı geniş ve temiz. Vardık bekleyin dediler bir salonda bekliyoruz sonra millet yukarı kata çıkmaya başladı bende peşlerinden çıktım. Sıra bana gelince durumu anlattım görevli dedi ki on line başvuru yapmanız lazım. Nasıl olur falan dedim kural böyle dediler. Biz de çok önceden planlamıştık 6 martta Kalküta’da olacağız, arkadaşın tanıdıklarıyla beraber Holy Bayramını kutlayacağız.
Kapının önünde başvuru yapabilirsiniz dedi. Kapının önüne vardım adamın biri çantasından bilgisayar çıkarıyor birinde yazıcı var. Neyse seyyar bir masanın üstüne kurdular. Sıra bana geldi otel faturan var mı diye sordu. İçimden bir an sinirlendim, tekrar otele döneceğiz, otel faturası alacağız o gün gitmemiz lazım Kalküta’ya arkadaşa dedim hadi havaalanına gidelim bizim iş uzun, son gün olunca bilette biraz pahalıya mal oldu yaklaşık 150 dolara indigo havayollarından bilet aldık akşam 17:00’ye Yeni Delhi’de yan yana üç havaalanı var biri yurtdışı diğer ikisi yurt içi uçuşlar için.
Akşam 19:00 gibi Kalküta’ya indik, arkadaşın tanıdıklarından iki kişi Sujit Kumarla Mehdi Hasan bizi karşıladı. Biraz hoş beş ettikten sonra Sujit bizden ayrıldı biz Mehdi Hasan’ın köyüne gideceğiz Kalkü’taya yaklaşık otuz km. Kalküta çok büyük ve kalabalık bir şehir malum İngiliz sömürgesi döneminde Hindistan’ın başkentiydi dolayısıyla o dönemden kalma çok yapı var. Trafiğin keşmekeşin içinde taksi dolmuşa bindik,indik bi daha başka bir taksiye. Oradan inince tuk tuk kiraladık bozuk yollarda hoplaya zıplaya yolculuk yaptık yarım saat sonra Hasan’ın Köyüne vardık. Önce orada Kadimu’nun dükkanına uğradık. Ufak bi yer fotokopi falan çeken bir yer. Köyde çok sayıda bakkal var yaklaşık nüfusu 5 6 bin vardır köyün. Oradan Hasan’ın evine geçtik daha doğrusu Hasan’ın babasının evine. 2 katlı bir yer avlusu var avlunun bir tarafında amcası oturuyormuş. Tipik bir köy evi içeride eski bir büfe kocaman bir yatak.
Teknolojik bir şey hemen hemen hiç yok. Ne çamaşır makinesi ne bulaşık makinesi. Yatmadan yemek yedik ama tam hatırlamıyorum ne yediğimizi. Ben yorgun olunca yatakta sızıp kalmışım. Arkadaşım Washim Gazi, Hasan buluşmuşlar oturmuşlar. Sabah uyandım onlar geç yattığı için uyuyorlar. Yukarı kata çıktım . oradan dama açılan bölme var düz bir çatı betondan, o an gurbette olduğumu farkettim sanki içime bir sıkıntı çöktü, Hindistan’ın Biri sigarasından yakıyorum, acı bir tütün tatı ağzımda.
Kalküta Hindistan’ın en doğusunda Türkiye’den daha uzaklaşmışım gibi geliyor. O bölge Batı Bengal olarak da biliniyor. Bengal Körfezinin batısında olduğu için.saat 10:00 gibi kalktılar kahvaltı masasına oturduk. Yumurtanın sarısı bile beyaz köy yumurtası olmasına rağmen. İçimden belki de sürekli pirinçle beslendiklerinden olsa gerek dedim. Kahvaltıda zeytin peynir alışkanlığı yok. Yağlı yufka ekmeği vardı, yine o bölgeye ait soslar. Arkadaş gelmeden ayran içtiği için ishal olmuş, bi yerde ayran içiyorduk. Bana dedik bu kaynamamı sudan yapılmıştır ama ben ayranı severim dedi ben öyle deyince hemen ayran içmeyi bıraktım o kendisinin kini bitirdi benimkini de içince hastalandı. Allahtan gitmeden hazırlıklıydık, ishal hapları, antibiyotikler, ağrı kesiciler falan almıştık yanımıza.
Sonraki yazımda köyü anlatmaya devam edeceğim, Kalküta merkezde büyük buluşma ve Çin lokantasına gidişimizde olacak. Hindistan’dan döneli bir buçuk ay oluyor günlük tutmadım orada yeni yazıyorum işte, keşke tutsaymışım hepsi bir anda çıkardı aradan.