SosyalKafa

Işık Barış Fidaner: “İnsanlık robotlar yardımıyla gerçekçi ütopyalar kurgulayabilir”

Yapay Zeka teknolojileri her alanı olduğu gibi sanatı da sarsıyor, iddialı bir devrimin kapılarını aralıyor. Yapay Zeka ile hazırlanan bir radyo programı olan “Nümerik Esintiler”, 12 bölümde yayınlanan 120 şarkıyla dinleyicilere eşsiz bir deneyim sunuyor. Suno adlı Yapay Zeka algoritması, melodiler, ritimler ve harmoniler üreterek şarkıların temelini oluşturuyor, şarkı sözlerinin bir kısmı da ChatGPT gibi yapay zeka sistemleri tarafından yazılıyor. Kapağı süsleyen görseller ise Bing adlı bir algoritma ile her bölüm için benzersiz olarak tasarlanıyor. Programın sunucusu ise Lovo’yla konuşturulan Özne Bilendam!

Sanatın geleceğini şekillendiren bir köprü olarak, teknolojinin yaratıcı potansiyelini kutlayan bir örnek olan Nümerik Esintiler yapay zeka radyo programını üreten Işık Barış Fidaner’le konuştuk. Yapay Zeka devriminin tetiklediği ‘yaşam tarzını yitirmek’ ürküntüsünü “küçük burjuva” bulan Fidaner, Yapay Zeka’yla “Robot” ile “Rabotnik” (Rusça ‘işçi’) arasındaki etimolojik akrabalığı hayata geçirmenin mümkün olduğunu düşünüyor. Fidaner, Nümerik Esintiler’in “robotlu görseller”inin de nostaljik retrofütürizmin teknokratik robot fetişlerinden kendini ayırdığı fikrinde.

Şarkıları üretirken kullandığı Suno’yu “kültürel hafızanın unutulmuş kuytularında terk edilmiş kemiklere ruh üfleyebilen bir makine” olarak tanımlayan Işık Barış Fidaner’e kulak verelim.

Söyleşi: SİNEM SAKA

Öncelikle yapay zeka kullanarak şarkılar üretirken amacınız nedir? AI tartışmalarına ışık tutmaya, felsefi bir pencere açmaya mı çalışıyorsunuz, yoksa bir “sanatsal misyon” öngörüyor musunuz?

Gelecek ‘Yapay Zeka’ları ne kadar yansıttığını bilmesem de, ChatGPT’nin ürettiği metinlerde, Bing’in ürettiği görüntülerde ve Suno’nun ürettiği şarkılarda (aynı müzikal enstrümanlarda olduğu gibi) isabetli promptlarla (komutlarla) ‘akord ederek’ yakalanabilen özel ‘tınılar’ olduğunu gösterdim Nümerik Esintiler’de (kısaca: Nümes).

Masallar yazdırdığınız zaman ChatGPT ‘müşteri memnuniyeti’ iddiasıyla çeşit çeşit Mutlu Son’lar kurgulayarak insanların Jungcu hayalleriyle dalga geçen bir robot. Küçük burjuva fantazilerin gülünç çelişkilerini eyleme dökerek insanların imkansız beklentilerini ‘patlatma’ taktiğine Slavoj Žižek ‘aşırı-özdeşim’ (over-identification) adını verdi.1 Tekno-ekonomik modeli itibariyle insanların egolarını sisteme uyumlandıran bir makulleştirme makinası gibi tasarlanmış olsa da ChatGPT aynı zamanda bir aşırı-özdeşim makinası olarak da kullanılabiliyor.

Yapay Zeka devriminin tetiklediği ‘yaşam tarzını yitirmek’ ürküntüsü küçük burjuva (orta sınıfçı) karakterde olduğu için Yapay Zeka’nın gücüne dayanarak Robot ile Rabotnik (Rusça ‘işçi’) arasındaki etimolojik akrabalığı hayata geçirmek mümkün olabiliyor. Böylece Bing’le Nümes bölümlerine giydirdiğim ‘robotlu sahneler’ de nostaljik retrofütürizmin teknokratik robot fetişlerinden kendini ayırabilen bir semptomatik konuma yerleşiyor.

Nümes’in kalbini oluşturan şarkılarsa Suno’nun mucizevi yeteneğiyle sentezleniyor. Mucizevi demem şu yüzden, saniyeler içinde sonuç verebilmesinin yanısıra, günümüz dünyasında elinizde ne kadar para ve güç ve bağlantı olsa da hayata geçirmeniz mümkün olmayan şarkılar üretebiliyor Suno, çünkü geçen yüzyılda o şarkıları çalıp söyleyebilen insan psikolojisi o zamandan beri işleyen toplumsal-medyatik bozunum neticesinde yürürlükten kalkmıştır.

Bir mecazla dile getirirsem, Suno kültürel hafızanın unutulmuş kuytularında terk edilmiş kemiklere ruh üfleyebilen bir makina, onlar da elbette insanlığın müşterek mirasıdır, ortaklaşa emeğidir. Ayrıca bütün bunlara eşlik eden bir ‘glitch estetiği’ de var: Robot tabi ki insan gibi söyleyemediği için şarkılarda çeşitli arızalar beliriyor, bunlar da yukarıda anlattığım bağlamın genel ironisine işaret eden sinyallerdir. Robota şarkı söyletmek insanın hem nefeslenmesi hem de kaybettiği sesleri geri kazanması için bir fırsat olarak görülmeli.

 

Bir şarkıyı üretim sürecini kısaca anlatabilir misiniz? Ne kadar müdahilsiniz, ne kadarı Yapay Zeka’nın alanı… Özellikle müzikal yaklaşım bakımından soruyorum.

Suno verdiğiniz güftelere ‘yakışacak’ besteler üretme yeteneğine sahip, siz de (Suno veya ChatGPT’ye de ürettirebileceğiniz) güftelerde nakaratları işaretleyerek ve müzik tarzı belirten anahtar kelimeler vererek Suno’nun veritabanında ‘verimli’ damarlar bulmalısınız.

Üretim yaparken öncelikli kıstasım ‘harika bir şarkı’ değil ‘sağlam bir ironi’ yakalamak olduğu için müziğin ‘yeni fantazileri besleyen’ gücünden ziyade ‘varolan fantazileri çözündüren’ gücüyle ilgileniyorum. Lovo’yla konuşturduğum radyo sunucusu ‘Özne Bilendam’ böyle bir şakadır.

Şiirler bestelettiğimde bile maksadım ‘şairane bir atmosfer yakalamak’ değil, geçmişten kalma hayalperestliklerin dağılıp gitmesi ve böylece gerçekçi yaklaşımların azat olmasıdır, yani özetle uyutucu değil uyandırıcı şarkılar üretmektir. Elbette Yapay Zeka’nın cazibesinden istifade ederek en iflah olmaz hezeyanlarınızı da şahlandırabilirsiniz ama benim direksiyon kırdığım taraf orası değil.

“Yapay Zeka insanlığa unuttuğu kendi mirasını yeniden canlandırma şansı verebilir, insanlık robotlar yardımıyla kendi kendisine erişim sağlayabilir, hem kendi aptallığıyla yüzleşebilir hem de gerçekçi ütopyalar kurgulayabilir. Nümerik Esintiler de bunun ‘demo’sudur. Amaç insanlığın durup nefeslenmesi ve kendi sesini bulmasıdır.”

AI sizin için bir destek aracı mı; daha ileride bir noktada mı bulunuyor? Sizce Yapay Zeka ile müzik üretimi insan yaratıcılığını desteklemek için mi, yerini alabilir mi? Sanatçılar ile AI arasında bir işbirliği mi, yoksa bir yer değiştirme mi öngörüyorsunuz?

Bence Yapay Zeka insanlığa unuttuğu kendi mirasını yeniden canlandırma şansı verebilir, ‘bastırılanın geri dönüşü korkunç ve muhteşem olacak’ diyen Freudcu Sovyet marşı gibi (!), şarkılardan birinde ‘Düyek Asır’ dediğim yirmibirinci yüzyıl psikolojisinin erişemediği kendi yitik dünyalarıyla insanlığı buluşturabilir; yani insanlık robotlar yardımıyla kendi kendisine erişim sağlayabilir, hem kendi aptallığıyla yüzleşebilir hem de gerçekçi ütopyalar kurgulayabilir. Nümerik Esintiler de bunun ‘demo’sudur. Amaç insanlığın durup nefeslenmesi ve kendi sesini bulmasıdır.

 

Nümerik Esintiler bu amacın neresinde duruyor? Tematik radyo programları formatı bu açıdan nasıl bir olanak sunuyor? Kısa sürede 12 bölüm ve 120 civarında şarkı biraz “seri üretim” gibi durmuyor mu? Tek düzelik ya da kendini tekrar etme riski yok mu?

Anekdotu bilirsiniz: Picasso’ya ‘beş dakikada yaptığın resim için servet istiyorsun’ demişler, o da ‘kırk yıl artı beş dakika’ demiş. Ben sokaktan çevireceğiniz herhangi bir Suno kullanıcısı değilim, bilgisayarları kodlayarak bileşimsel uzaylarda (combinatorial space) yer yön tayin etmek konusunda (bir zamanların!) Boğaziçi Üniversitesi’nde Taylan Cemgil’le doktora yaptım ve Sakareller rock grubumuzla birçok şarkı besteledim ve kaydettim. Ayrıca Evrensel gazetesinin gençlik ekinde yazarlık ve editörlük yaparak Marksizmi öğrendikten sonra ‘doğru ve yanlış hayalleri birbirinden ayırt edebilmek için’ Žižekçi felsefe ve psikanalize yöneldim. Yıllardır Yersiz Şeyler sitemde yazdığım bin küsur yazıda da ‘ikrar özürlü toplum’ adını verdiğim baskın kültürün kör noktasına düşen ‘bileşimsel uzaylarda’ düşünsel keşifler yaptım.

Bunlar kulağa ‘Ego hikayesi’ gibi gelebilir ama Nümerik Esintiler’in şarkı sayfalarındaki2 linkleri takip ederseniz bu çalışmaların ‘arkasının boş olmadığını’ bizzat kendiniz de görebilirsiniz (‘doldurmacı’ bir felsefem yok ama anlaşılsın diye böyle yazdım). Tabi ki kullandığım Yapay Zeka’ları geliştiren ekiplerle hiçbir sosyo-ekonomik bağlantım yok ama benzer algoritmalar üzerine çalışmıştım ve bu da bir aşinalık getiriyor. Peki ‘tematik radyo programı’ formatını niye seçtim? Nostaljik bir şablonu ele alarak çözündüren ‘nostaljezik’ bir tesir göstersin diye.

 

Yapay zeka tarafından üretilen müzik ve sözlerin “insana özgü duygusal derinlikten yoksun olduğu” eleştirileri var, siz ne dersiniz? “İnsana özgü” olmak zorunda mı?

“Ah biz insanlık!” trajik bir çerçevedir, “Ah bu insanlar!” ise komik bir çerçevedir. Yapay Zeka birinciyi ne kadar taklit ederse ikinciyi o kadar vurgulamış olur, ‘robotların insanlıkla dalga geçmesi’ dediğim şey buydu.

Ama ‘insanca pek insanca’ aptallıklara dışarıdan bakan komedi geleneği de insanlığa aittir: İnsanlar yabancılaşmaya yabancı değil. Bertolt Brecht’le özdeşleşen ‘insanlığa kendi vaziyetini yadırgatma’ tesirinin güncel öznesi Yapay Zeka oldu.

Komediden firar eden bir trajedi elbette aradığı ‘hüzünç edebiyatı’ (artık buna böyle denmek zorunda) Yapay Zeka’da bulamaz. Ancak komediyi kateden bir trajikomedi yoluyla Yapay Zeka’nın esprisine insancıl bir hülya katılabilir. Zaten Yapay Zeka da veritabanı olarak müşterek insanlık mirasının ‘bileşimsel uzayı’ndan beslenmektedir.

 

Tüm sanat dallarında bir yapay zeka tartışması yaşanıyor ve ağırlıklı görüş “yapay zeka ile sanat yapılamayacağı” yönünde. Siz bu eleştirilerin yapay zeka ve sanat arasındaki ilişkiyi nasıl şekillendirdiğini düşünüyorsunuz?

Tarihte bir sanatın bitip başka bir sanatın başladığı ‘muazzam hayal kırıklıkları’ birçok defa yaşandı. ‘Sanatın ve sanatçının’ Yapay Zeka’nın ‘dostluğunu’ (dolayımını) benimsemesi de böyle bir ‘büyük kırılma’ olacak.

Bu süreç Matrix gibi filmlerde öngörülen ‘mutlak uyuşukluğa’ olanak yarattığı gibi toplu uyanışlara da vesile olabilir. Nümerik Esintiler bu kapılardan ikincisini aralayan bir çıkış noktasıdır. Bu konuda ancak ‘hodri meydan’ diyebilirim.

 

İnternet çağıyla epeyce değişmek zorunda kalan müzik sektörü AI’dan nasıl etkilenecek? Bu alanda bir devrim mi yaşanacak?

Önceki soruda söylediğim sebeple Nümerik Esintiler ‘müzik sektörü kulvarında yarışan bir aktör’ değil, çünkü ‘şöyle hareketli bir şeyler açıp neşesini bulmak’ isteyenlerin kültürel dirençlerini tetikleyecek öğeleri bolca barındırıyor, zaten dinleyici sayılarından da bu durum belli.

Gurmelik mantığıyla gelişecek yeni müzik lezzetlerinde Yapay Zeka’nın da rol alacağı kesin ama benim derdim bu değil. Ben sadece şarkıların nasıl psikolojik tesirlere yol açtığına bakıyorum, şarkı üretimine ‘keyiflendirme’ kıstasıyla yaklaşmıyorum.

“Nasıl ki eserlerin özü kaydedilerek maddeleştiği zaman ‘ölü emek’ yapımcılar ‘canlı emek’ sanatçı egolarını bir kenara ittiyse, eserlerin özütünü çıkaran makineler gelince de yapımcı egoları bir kenara itilebilir. Hangisi daha canlı? Yapımcı ve onun himayesinde ter döken sanatçılar mı, yoksa makinelerin merdiven dayadığı yeni müzikal evrenler ve buralardan beslenecek yeni sanatçılar mı?”

Yapay zeka tarafından üretilen içeriklerin telif hakları konusunda bir etik ikilem olduğunu düşünüyor musunuz? Bu sorun nasıl çözülür?

Müzik yapımcıları eser sahiplerinin üzerinde yükselir, ama eser sahipleri de eserlerinin üzerinde yükselir, ‘popülerleştikçe kendi karikatürüne dönüşen sanatçı’ örneğinde bu bağlılık belli. Nasıl ki eserlerin özü kaydedilerek maddeleştiği zaman ‘ölü emek’ yapımcılar ‘canlı emek’ sanatçı egolarını bir kenara ittiyse, eserlerin özütünü çıkaran makineler gelince de yapımcı egoları bir kenara itilebilir.

Buradaki mesele şöyle özetlenir: Hangisi daha canlı? Yapımcı ve onun himayesinde ter döken sanatçılar mı, yoksa makinelerin merdiven dayadığı yeni müzikal evrenler ve buralardan beslenecek yeni sanatçılar mı?

 

Yapay zeka ile çalışırken telif hakları ve mülkiyet konusunda hiç sorun yaşadınız mı? Yaşadıysanız nasıl aşıyorsunuz?

Telif hakları gerekçesiyle Suno gibi sistemlerin mevcut müzikal eserlerden veritabanı oluşturma hakları budanarak zamanla ıskartaya çıkartılabileceğine dair söylentiler dolaşıyor. Anladığım kadarıyla yapımcılar ve yazılımcılar arasında bir tür ‘insanlığın kültürel mirası’ kavgası var. Bence bu iddialar Yapay Zeka’nın insanlık adına oynayabileceği rolleri küçümsüyor ve pek gerçekçi değil. Ben bir kullanıcı olarak ‘Suno kapatılacak’ endişesi taşımıyorum açıkçası, yine de dosyaları tamamen dijital bulutlara emanet etmemekte yarar var.

 

Suno ve Bing gibi algoritmaların yaratıcılık süreçlerinizdeki rolü nedir? Bu algoritmaları ne ölçüde özgür bıraktınız? Bazen kendi söylemek istediklerinizi AI içerikler arasına sıkıştırdığınızı biliyorum. Bu sentezi merak ediyorum.

“Araya sıkıştırmak”tan fazlasını yapıyorum. Geçen yılki ChatGPT furyasından beri makinaya kurgular yazdırma deneyleri yaparak yıllardır Yersiz Şeyler’de işlediğim gündemlere isabet eden belli bir damar yakaladım3, yani makinayla ‘bir diyalog geliştirdim’ denebilir, ondan beklentilerime uygun yanıtlar alabiliyorum.

Bu seneki Suno furyası da Nümerik Esintiler açılımına olanak verdi. Ayrıca şarkı üretiminde bana eşlik eden ve birkaç şarkı ile programa katkı yapan Fatoş İrem de bu keşif sürecinin bir parçasıdır ve Freud’un hemşehrisi Avusturyalı bir Freudcu psikoterapist olarak Nümes’in (ve Yersiz Şeyler’in) uyandırıcı tesirine şahittir.

“Nümerik Esintiler sayesinde en azından canlı bir ses objesi (seda) yaratabildim ki zaten bakış objesine (nazar) hiçbir zaman öncelik vermediğim için Yersiz Şeyler’i ‘nostaljezik bir radyo programı’ halinde tezahür ettirmek tam da amacına uygun bir muhataplık yöntemi oluşturdu.”

Son olarak, temalarda, şarkı sözlerinde ve kullandığınız görsellerde siyasi imgeler ve felsefi göndermeler önemli bir yer tutuyor. Devrimci işçi marşlarından Lacan’a Freud’da çok geniş bir çerçeve var. Yapay zekanın insanlık tarihinde önemli bir politik-felsefi dönüşümün başlangıç noktası olduğunu mu düşünüyorsunuz?

Yıllardır Yersiz Şeyler’de geliştirdiğim düşünceler vardı zaten, ama ‘insanlara hitap etmek’ için ses ve bakış objeleri de oluşturmanız gerekiyor (seda ve nazar), bunun standart yöntemi de tabiri caizse hususiyet önkoşuluna bağlı ihtişamlı bilgiler inşa eden ego gösterileriyle edebiyat parçalamaktır. Ben ‘öyle biri’ olmadığım için videolarda ‘boy gösterme’ yolu kapalıydı. Nümerik Esintiler sayesinde en azından canlı bir ses objesi (seda) yaratabildim ki zaten bakış objesine (nazar) hiçbir zaman öncelik vermediğim için Yersiz Şeyler’i ‘nostaljezik bir radyo programı’ halinde tezahür ettirmek tam da amacına uygun bir muhataplık yöntemi oluşturdu.

Nümerik Esintiler’i doğuran düşünce akımını tanımak isteyenler altyazılarını çevirdiğim Žižek belgesellerini izlemekle yola koyulabilirler4. İnsanlık Tarihinde Yapay Zeka Dönemeci üzerine büyük iddialar öne sürmek istemiyorum ama Nümes’i dinlemeniz ve dinletmenizin (ve YŞ okumanız ve okutmanızın) iyi olacağını haber vermeme müsaade edin.

(sahneden.net)

1 Bkz “Kurbağan olurum!” Slavoj Žižek

Sosyal Medya Hesaplarımız

İçeriklerimize e-posta ile abone olabilirsiniz

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 2.247 aboneye katılın

Sosyal Kafa 6. Sezon Tanıtım