5Harfliler sitesinden Biray Anıl Birer yen kitabı çıkan kültürel çalışmalar profesörü Angela McRobbie ile yaptığı röportajda sosyal medya üzerine de konuştu.
fotoğraf: Biray Anıl Birer
Röportajın sosyal medya ile ilgili kısmı:
Kültürel çalışmalar profesörü olarak, sizin sosyal medyayla ilişkiniz ne durumda?
Bu da çok iyi bir soru. Sosyal medya kullanımı konusunda çok tedbirliyim. Çok da ilgi duymuyorum çünkü beğenme/beğenmeme (like/dislike) fikrinden, selfiekültüründen ve bu kültürün “Burada da tatildeyim!” “Bikinimle ben!” gibi mesajlarla insanları kendi reklamını yapmaya teşvik etmesinden son derece rahatsızım. Bundan dolayı biraz geride durmayı ve görünmez olmayı tercih ediyorum. Bence akademi insanlarının, filozofların ve düşünürlerin bu konuda dikkatli olup sosyal medyadan bir adım geride durmaları en iyisi çünkü çok tehlikeli ve nahoş bir hal aldı. Yani, Facebook’un kendisi bile, mesela o Social Network filmi 20 yıldır gördüğüm en cinsiyetçi filmdi. Üstüne üstlük adam bir de Sheryl Sandberg’i işe aldı. Tabii diğer yandan bir sosyal bilimci olarak sosyal medyanın nasıl işlediğini de anlamanız lazım. Görmezden gelemezsiniz.
Yine de, internetin bile olmadığı dönemi gören bir sosyal bilimci olarak, sosyal medyayı kendine özgü buluyor musunuz?
Evet, tarihsel bir perspektifin gerekliliğine kesinlikle inanıyorum ama mesela genç kadınların intiharından bahsettiğim makalemde de anlattığım gibi… Tamam, belki intihar oranları istatistiksel olarak artmamış olabilir ya da bazı insanlar “erkekler arasında intihar daha yaygın” diyebilir. Elbette intihar gibi bir konuda gerçek istatistiksel malzemeye saygı duymak gerek ama dikkatini çekmeye çalıştığım şey kadınlara sadece bedenleri ve görünümleri üzerinden değil, aynı zamanda değerlendirilip not verilme ve sınıflandırılma kültürü aracılığıyla bir kırılganlık alanı açılmasıydı. Ve artık bu çocukluk dönemlerine sıçramış durumda. Bu çok habis bir şey! Yani makaleyi yazarken şunu düşünüyordum: Mesela kızıl saçlı, azıcık toplu bir kız çocuğum olsa, bu Facebook ve selfie kültürünü alaşağı etmek için büyük bir mücadele veriyor olurdum herhalde! Diğer yandan bir anne olarak elinizden bir şey gelmeyebiliyor, çünkü çocuğunuz o kültürün içinde olmak istiyor ve sana “Geri dur!” diyor. Yani çok, çok zor bir durum. Bazı insanlar da bu kadar korumacı davranmanın fazlasıyla orta sınıfa dair bir davranış olduğunu söylüyor. Yine de düşüncelerim bunlar. İntihar oranları artmıyor olabilir, evet, ama bu kültür yüzünden gerçekleşen ölümler gereksiz ölümler. İntihar oranları ne olursa olsun, hiçbir çocuk “Kızıl saçlı olduğum için beni beğenmiyorlar” diyerek intihar etmemeli. Bir ebeveyn olarak hayatınızın geri kalanında bu gerçekle nasıl yaşarsınız?
Söyleşinin tamamı için tıklayınız: Yeni Kitabı, Feminizm, Akademi ve Sosyal Medya Hakkında Angela McRobbie ile Röportaj
Yorum ekle