Geçtiğimiz günlerde gerçekleşen Digital Age Summit’in, bizi en çok heyecanlandıran ve ilham veren konuşmalarını derlediğimiz yazımıza devam ediyoruz. Bu bölümde SAP Pazarlama Direktörü Erdem Erdem Aksakal ve kullanıcı deneyimi tasarımcısı ve araştırmacısı Batu Sayıcı’nın konuşmalarına yer verdik.
Erdem Aksakal, Daha Gerçek Bir Dünya isimli konuşmasının başında gerçek olmanın sırlarını verme sözü verdi .
Büyük verinin büyük olması sadece mühendisleri ilgilendirir. Biz pazarlamacılar, verinin doğru ve gerçek zamanlı olmasıyla ilgileniyoruz.
John Snow 1800’lerde Kolera salgınını önlemek üzere yöneticilere baskı yapabilmesi için tıp bilgisi yeterli olmadı. Meşhur Londra Haritasını çıkarıp sunduğu zaman Kolera’nın su kaynakları aracılığıyla yayıldığını ispat etmiş oldu ve kolera salgını son buldu.
Sel felaketi yüzünden can ve mal kayıpları yaşayan Bueones Aries‘te 2013’ten sonra sele bağlı kayıp yaşanmadı. Yağmurun yağmasını önleyemediler ancak sel durumunda suların akacağı yerlere bakarak tıkanma olabilecek yerler tespit edildi; rögar kapakları, çöp yığınları, arabalar. 700.000 sensörle nerede tıkanma olacağını önceden anlayabildiler. Bir belediye büyük veriyi sinir uçları olarak kullandı.
Almanya 1996 senesinde yaşadığı Avrupa Şampiyonluğu’ndan sonra 18 sene boyunca kupa kazanamadı. Almanya’ya kupa getiren Brezilya maçı esnasında geliştirdiğimiz yazılımla maç boyunca 700.000.000 satırlık data oluşturduk ve bu verileri gerçek zamanlı olarak teknik direktörün tabletine düşürdük. Oyuncular 3.4 saniye olan topu ayakta tutma süresini 1.1 saniyeye çektiler. TV yorumcuları “Mario Gomez bugün koşmadı, koşsaydı gol atardı” diyorlar; ancak biz maç sırasında koşup gol atacağı senaryoları gerçek zamanlı olarak veriyoruz. Almanya dünya devi Brezilya’yı 7-1 yendi.
Gerçek ve canlı dijital yönetim kurulu toplantılarında yönetim kurulu kararları alınmıyor, çünkü kararlar toplantı esnasında işleme konuyor. Seçenekler simülasyon üzerinden izleniyor ve başarılıysa derhal hayata geçiriliyor. Artık hiç kimsenin bir saniye rötarlı karar alma lüksü yok. Almanya maçtan sonra verileri analiz edebilirdi, ancak maç sırasında analiz edip gerekli oyuncu değişikliği yaptıkları zaman başarılı oldular.
Obama 2012 seçim söylemini data ile şekillendirdi. Seçim konuşması TV’den canlı yayınlanıyordu. Milyarlarca tweet konuşma esnasında analiz edildi. Mesela Obama Irak Savaşı’ndan bahsediyor , biz Irak’tan çekileceğiz, diyor. Normalde kitlelerin bunu beğenmesini ve oyların artmasını bekleriz. Ne yazık ki bu insanların Irak’ta ölen akrabalarını akla getiriyor, hızlı bir düşüş oluyor, negatif tweetler yağıyor, o tweetler anında analiz ediliyor ve Obama’nın önündeki prompter değişiyor. Obama o seçimi çok ince bir farkla kazandı.
Kurumlar için gerçek olmanın yolu datalarına, yani sinir uçlarına hakim olmaktan geçiyor. Çalışan olarak gerçek olmak da özgünlüğümüzü ve sahiciliğimizi ortaya koymakla mümkün. Özellikle yeni nesil kendini ortaya koymak, sahte kurumsal kimliklere bürünmemek konusunda çok ciddi olacak.
2005 yılında büyük şirketlerin liderlerine baktığımızda hemen hepsinin beyaz, erkek ve kravatlı olduğunu görüyoruz. 2015 yılında ise kadın, eşcinsel, Hintli, Türk liderler var; bazılarının hiçbir zaman kravat taktığını görmedik. Kimliklerin önem kazandığını görüyoruz.
Fun Fact: Beyaz Yakalı şiiri Erdem Aksakal’ın tweetlerinden derlenmiş, videosu da var.
En Sosyal Kafalı konuşmacımızı sona bıraktık. İkinci günün son konuşmalarından biri olmasına rağmen merakla bekletti ve “Akıllı Şehirlerde Sivil Katılım” başlığıyla dolu dolu bir sunum gerçekleştirdi Batu Sayıcı. Teknolojinin insanî ve toplumsal boyutuna değindi, “dijitalleşme kamusal alanda hayatlarımızı nasıl iyileştirebilir” sorusuna yanıt aradı.
İnternet sosyologları global diyaloğun demokrasiye katkı yapacağını düşünüyordu, bu tez bir anlamda çürütüldü. Sosyal ağlar algoritmalarını sürekli olarak bize benzeyen fikirleri bizim gibi olan insanların paylaşımlarını göreceğimiz biçimde kurguladılar. İsrail-Gazze olaylarındaki twitter paylaşım analizinde de görüyoruz ki iki grup birbirinden çok keskin biçimde ayrışmış. İnsanlar zaten kendilerine benzeyen insanların paylaşımlarını görüyor ve paylaşıyorlar, karşılıklı diyalog gerçekleşmiyor.
Sosyal medya diyaloğu başlatamamış olabilir; ama internet, demokrasiye hizmet edebilecek başka modeller doğurdu. Örneğin github, programcıların bugün kullandığı ve kodlarını koyduğu bir platform. Bu platformlarda insanlar kod paylaşıyorlar ve diğer yazılımcılar da bu kodlara eklemelerde bulunuyorlar, modifikasyonlar yapıyorlar, kolektif bir yaratım platformu ortaya çıkıyor. Bugün kullandığımız teknolojilerin çoğu bu şekilde ortaya çıkıyor.
Quora gibi platformlarda da örneğin sıkıştığınız bir konuyla ilgili bir soru soruyorsunuz, insanlar cevap veriyor, çünkü insanlar bildiklerini paylaşmayı severler. Katılımcılar bu cevapları oyluyor. Verilen cevaplar içinde en beğenilen cevap esas cevap olarak seçilerek en üstte görülüyor. Böylece günlerce çözmeye çalışacağınız bir problemi kitlesel bilgi birikimi ve deneyimlerden yararlanarak kısa sürede çözebiliyorsunuz.
Her konuya reaksiyon gösterebilirken, teknolojik konularda katılımcı tasarımı anlamında yeni modeller ortaya çıkmışken, insan kendi kendine soruyor; kendi şehrimde ülkemde olan bitenle ilgili katılımım 4 senede bir oy vermek mi olmalıdır?
Örnek verdiğim platformlar üç temel prensip üzerine kurulu; saydamlık, işbirliği ve katılım. Ben ve benim gibi düşününen insanların fikrine göre de biz bu üç prensibi şehir planlamacılığına ve kamusal alana adapte edebilirsek, bunlar bizim daha iyi ve verimli kararlar alabilmemizi sağlayabilir.
bunun için kamusal alanda üç yetenek geliştirmemiz gerekiyor. Açık veri, insan odaklı tasarım ve sivil demokratik katılım.
“Eğer big data açık ve halkın yararına kullanılmıyorsa bunun kime ne yararı var?” Açık veri şirketlerin, şehirlerin, devletlerin topladıkları dataları bilgisayarlar ve arama motorları tarafından okunabilir ve indirilebilir biçimde paylaşması internete koyması anlamına gelir. Bunun örneklerinden biri 6 ay önce hizmete giren Meksika’nın sağlıktan güvenliğe, enerjiden eğitime tüm datalarını içeren Datos Abiertos programıdır. Daha yeni bir örnek DataUsa, MIT ve birtakım şirketlerin çalışmasıyla devletin açmış olduğu verileri çok daha kullanıcı odaklı bir platformda bir araya getirdi. Bu datalar indirilebilir, API’ları açık bir biçimde kullanıma hazırdır ve sürekli olarak güncellenir.
Açık verinin somut yararları için bir örnek vermek gerekirse GovLab’in öne çıkan hikayelerinden “City of Zanesville” e değinebiliriz. Siyahların oturduğu mahallelere temiz su verilmediği gerçeği data görselleştirmeyle kanıtlandı ve davanın hızlıca sonuçlanmasını sağladı.
Mehora Tu Escuela örneğinde Meksika’daki devlet okulları karşılaştırılıyor. Eğitim datası hem resmî hem de ailelerin paylaştığı datalardan oluşuyor. Böylece okullar arasında üretkenliği arttıracak bir rekabet oluşuyor ve ebeveynlerin okul seçimi kolaylaşıyor.
Açık verinin kamusal alanda problem çözümlemeleri, vatandaşların ve sivil toplumun güçlendirilmesi, yeni iş alanlarının açılması ve yolsuzluğun önüne geçilmesi gibi faydaları var.
İnsanları daha iyi anlayabilmek için onları tasarım sürecine sahil etmek, hem vatandaşların hem uygulayacak olan kişilerin karar verme süreçlerine dahil olması gerekiyor. boston.gov örneğinde insan odaklı tasarıma geçildiğini görüyoruz. Alışık olduğumuz platformlar benzer şekilde iç organizasyonu yansıtır ve kötü bir navigasyona sahiptir. Boston bu şehre gelmek isteyen insanların neyi öğrenmek istediğini çözmüş ve direkt bir yerden bir yere gitmek, arabayla seyahat, vergilendirme gibi konularda içerikler veriyor.
NYC Digital Playbook örneğinde yine şehir sakinlerine ulaşmanın ve onlarla işbirliği yapmanın, onları karar verme süreçlerine dahil etmenin, prensiplerinin %25ini oluşturduğunu görüyoruz.
Asıl fırsat burada web sitelerinin, teknoloji ürünlerinin bir adım ötesine gidip kamusal hizmetlerin tasarımının da insan odaklı bir şekilde yapılması ve şehirlerde uygulanacak olan sistemlerin ve hizmetlerin de vatandaşlarla beraber çalışarak birlikte yaratılacak birimde tasarlanması.
Mindlab Danimarka’da devletin içinde kurulmuş, nokta atışı yapan bir tasarım grubu ve spesifik problemler üzerine tasarım düşüncesini uyguluyorlar. Aynı şekilde de İngiltere’de davranış bilimi takımı spesifik sorunlar üzerine insan odaklı çözümler bulmaya çalışıyor.
Sivil katılım örneği verelim, insanlar birlikte çalışarak inanılmaz şeyler yapabiliyorlar. Mesela Minecraft oyunuyla Blockholm inşa ediliyor. 10 000 tane Mincraft oyuncusunu şehir planlamacılarıyla ve mimarlarla bir araya getirerek geleceğin Stockholm’ünü Minecraft’ta inşa ediyorlar. Ne kadar mantıklı ve dahiyane! Gerçekte bir şehri istediğiniz kadar yapıp yıkamazsınız ama Minecraft’ta bunu istediğiniz kadar yapıp doğru çözümleri şehir planlamacılığına getirmek mümkün.
İnsanların kendi hayatlarını etkileyen kamusal kararlara ve karar alma süreçlerine aktif katılımının sağlanmasına sivil katılım denir. Sivil katılım türlerine bakacak olursak; kitlesel fonlama, sivil gazetecilik, sivil bilim, sivil geribildirim ve katılımcı yasa gibi başlıklar verebiliriz.
Eskiden girişimciler yatırımcı bulamadıkları için hayata geçiremedikleri projelerini artık kitlesel fonlamayla hayata geçiriyorlar. Spacehive kamusal projelere odaklı bir kitlesel fonlama platformu. Kamusal alanların daha kreatif, daha yaratıcı kullanımlarına odaklı, halktan çıkan projelerin yine halk tarafından finanse edildiği bir örnek.
Guardian Witness önemli bir sivil gazetecilik örneği. İleri gelen haber şirketleri okuyucularıyla beraber onlarla işbirliği içinde çalışarak yeni ilişkiler yaratmaya çalışıyorlar. Aynı zamanda haberleri daha hızlı ve efektif biçimde izleyicilerinden almaya çalışıyorlar.
2009 senesinden bir örnek, ancak hala crowdsourcingin en iyi örneklerinden bir tanesi. 2009 senesinde Guardian toplam 700.000 adet milletvekilinin harcamalarına dair belge buluyor, ancak pdf formatında oldukları için bilgisayar tarafından analiz edilebilir durumda değiller. Dolayısıyla Guardian bunu okuyucularıyla paylaşıyor, “bu belgeleri taramamıza, analiz etmemize yardımcı olun” çağrısı yapıyor. İlk 80 saat içinde ediliyor %56 katılım oranıyla 170.000 belge okuyucular tarafından analiz ediliyor. Sonuç olarak İngiltere’de bir sürü milletvekili işini kaybediyor.
Sivil Bilim diğerlerine göre yeni bir katılım biçimi, amatörlerin ve hobicilerin datalar toplayarak destek verdiği bilimsel araştırmalara deniyor. Foldit bunlardan biri. Proteinler katlanabiliyor, yüzbinlerce protein var ve bunlar katlanarak farklı yapılar oluşturuyorlar. Farklı yapılar da farklı şeylerin çözümleri veya sebepleri olabiliyor. Foldit de University of Washington araştırmacılarının oyun mekaniklerini kullanarak oluşturduğu bir platform. Oyuncular pattern bulma konusunda çok iyidir. Oyunculardan proteinleri dengeli biçimde katlamaları isteniyor, en dengeli en stabil biçimde katlanan proteinler daha sonra biyokimya araştırmacıları tarafından analiz edilerek gerçek hayattaki uygulamalarına bakılıyor. Sonunda 57.000 oyuncunun ilk 10 gün içinde 15 yıldır çözülemeyen birtakım problemleri çözdükleri ve bilimsel bulgulara ulaştığı biliniyor. Buna bazı hastalıkların çözümü de dahil. Zira bu 57.000 oyuncunun yarattığı konfigürasyonlar, bilgisayar simülasyonlarının yarattığı konfigürasyonlardan daha başarılı oluyor.
Smart Citizen Kit yine çok yeni bir girişim. Sensörler çok ucuzladı, hepimiz alıp değişik data toplama girişimlerine başlayabiliriz. Bu da vatandaşlar için bir data toplama sensörü. Sıcaklık, nem, karbonmonoksit, ses, ışık gibi dataları ufak bir sensörle toplayabiliyorsunuz ve bunları konum bazlı olarak insanlarla paylaşabiliyorsunuz. Bu sayede vatandaşlar tarafından bilgi toplayarak şehirlerde yaşamsal bazda datalara erişim sağlayabilmiş oluyorlar.
Şehirler için en potansiyelli olan türlerden biri Sivil Geribildirim. Sosyal medya ve appler sayesinde anında geribildirim yapmaya çok alıştık, hemen her şeyin derhal feedbackini vermek istiyoruz. Fakat benim sokağımda bir sorun olduğunda bunu ben kime ne şekilde bildireceğim?
Development Check’te Kenya’dan Kırgızistan’a toplam 11 ülkeden 404 kamusal proje, vatandaşlar tarafından saydamlığı ve kullanışlılığı açısından değerlendiriliyor ve notlanıyor.
IChangeMyCity Hindistan’dan bir örnek. Vatandaşlar appler vasıtasıyla çevrelerinde gördükleri problemleri bildiriyorlar, raporlamasını yapıyorlar, çözümler sunuyorlar, bunları oyluyorlar ve takibini yapabiliyorlar.
Uruguay’dan PorMiBarrio örneğine bakalım. Diyelim ki ağaç devrilmiş. Bunu bildiriyorsunuz, başkalarının bildirdiği bütün problemleri harita üzerinde görebiliyoruz. Bildiriminizi video ve fotoğrafla destekleyebiliyorsunuz. Daha sonra da bu problem ne şekilde çözülmüş bunun takibini yapabiliyorsunuz. Böylece hem belediyeler insanları kullanarak normalde farkına varmalarının zaman alacağı problemleri anında vatandaşlar tarafından hissetmiş oluyorlar (citizen-sensing) hem de siz bu problemlerinin çözülmesine yardımcı oluyorsunuz ve işlerini ne kadar iyi ve hızlı yapabildikleri konusunda onları sorumlu tutmuş oluyorsunuz.
Katılımcı Yasa fikri çok umut verici. Mexico City kendi anayasasını halk oylamasıyla belirliyor. Tek sorun rakamsal bazlı karar verilen sistemlerde azınlıkların yeterince temsiliyet bulamıyor Demokrasinin halihazırdaki azınlıklar konusundaki sıkıntısına burada da dikkat etmek gerekecektir.
Yorum ekle