Yine binlerce, belki milyonlarca ücretsiz online kurs ve değerli kaynak arasından seçim yapıp kendimi geliştirebileceğim, CV’mde çok afili duracak ya da harika vakit geçirmeme yardımcı olacak eğitimlere başlayamıyorum. Planlarımın arasında kodlama öğrenmek (önce algoritmadan başlamak lazımmış), temel tasarım eğitimi almak (Photoshop öğrenmekle bitse keşke bu iş), nakış yapmayı öğrenmek (yeni nesil embroidery örneklerini gördünüz mü, inanılmaaz), okumak isteyip okuyamadığım bölümle ilgili (Psikoloji) son derece prestijli bir üniversitenin tamamen online yüksek lisans programına dahil olmak ilk aklıma gelenler. Tek yapmam gereken önceliklerimi belirleyip günümün birkaç saatini ayırabilmek. Bu kadar fazla seçenek karşısında öncelik belirlemek tabii ki çok zor.
İnterneti hayatımda vazgeçilmez kılan en önemli özellik sınırsız sayıda ücretsiz kaynağa ulaşım sağlıyor olması. Şu an hayal bile edemediğim imkanlar yarın yine bir tuş uzağımda olacak. Peki bu herkes için böyle mi?
Özgürlüğe açılan pencerenin tek bir handikapı var: İngilizce bilmek. Para kazanmak ve üniversite eğitimi almanın arasındaki ilişkinin gittikçe zayıfladığı bu günlerde, sadece İngilizce bilgisi ve İnternet erişimi, birkaç ay içinde para kazanmanıza yardımcı olacak becerileri size kazandırabilir. Globalde konuşulanları takip edebilir, tartışmalara dahil olabilirsiniz. Başka kültürlerden insanlar tanıyabilir, ufkunuzu genişletebilirsiniz. Kendinizi sürekli ve hızla geliştirmeniz beklenen günümüzde sınırlı sayıda Türkçeleşmiş kaynağa bağlı kalmazsınız. İletişim kurma endişesi yaşamadan yabancı bir ülkeye gidebilirsiniz, dünyanın her yerinde konuşulan dilin ve paylaşılan kültürün bir parçası olursunuz.
İlköğretim 4. Sınıftan itibaren İngilizce dersi aldım, hayatımda karneme getirdiğim ilk 2 (yazıyla iki) İngilizce dersiydi. Ne yazık ki çoğumuz için İngilizce heyecan duyduğumuz, merak uyandıran, bize başka dünyaların kapısını açacak bir araçtan çok, okulda zorla öğrenmeye çalıştığımız, bitse de kurtulsak dediğimiz bir çileye dönüştü. Üniversite hazırlık sınıfına gelmeden İngilizce’den zerre keyif aldığımı hatırlamıyorum. Şimdi kendime online ve ücretsiz İngiliz Dili ve Edebiyatı dersi bile buldum.
Üniversiteye geldiğinde de İngilizceyi tam olarak öğrenmeden atlatmayı başarmış kişiler için başka alternatifler bulunuyor. Örneğin Wall Street English bambaşka bir öğrenme deneyimi iddiasıyla katılımcılarına İngilizceyle ilgili tüm acılarını unutturacak bir model sunuyor. Dil Edinim Döngüsü’nü esas alarak tasarladıkları model, klasik sistemde olduğu gibi kelime ve dil bilgisi kurallarını ezberlemekle öğrenilemeyeceğinden yola çıkıyor. (Neredeyse hepimiz bunun canlı örnekleri değil miyiz?) Dil Edinim Döngüsü’nü bir çocuğun dil öğrenme aşamaları olarak düşünebilirsiniz. Konuşmaya başlamadan önce uzun süre dinlemek, dile aşina olmak, pratik yapmak ve ancak ondan sonra okumaya, ve yazmaya başlamak gerekiyor. Öğrenme sürecinde kişinin seviyesi, ilgi alanı, zaman ve hız gibi faktörler de çok önemli.
İngilizceyle kavgası başlamamış ya da hiç bitmemiş olanlar için uzman bir kuruluştan destek almak çok yardımcı olabilir.