Orijinal adı: Seven Sisters (What Happened to Monday?)
Yönetmen: Tommy Wirkola
Tür: Bilim Kurgu, Gerilim
Yapımı: 2017 – ABD
Vizyon Tarihi: 1 Eylül 2017
Bu hafta, Türkçe’ye ‘Yedinci Hayat’ olarak çevrilen ‘Seven Sisters’ filmini inceleyeceğiz. Filmin bir diğer adı ise ‘What Happened to Monday?’ –kafalar karışmadan uyaralım. Vizyondaki filmler pek ilgimi çekmediği için, 9 ay önce vizyona giren ama benim yakın zamanda izleme fırsatı bulduğum bu bilim kurguyu-daha çok aksiyonu inceleyeceğiz. Filmi izlemeden yazıyı okumaya hazırlananların öncelikle filmi izlemesini şiddetle tavsiye ediyorum. Zira yazının devamında maruz kalacağınız spoilerlar filme dair bütün hevesinizi kaçırabilir.
Film, nüfus patlaması dolayısıyla ailelere ‘tek çocuk’ politikasının getirildiği bir gelecekte, ‘Karen Settman’ kimliği altında otuz yaşına kadar gelen ve aynı hayatı paylaşan yedi kız kardeşin hayatını anlatıyor. İsimlerini haftanın yedi gününden alan kızlar, kendi günlerinde dışarı çıkarak tek bir kimliği paylaşıyor. Zaten filmin diğer ‘What Happened to Monday?’ isminden anlaşıldığı gibi, Monday’in –Türkçe yazınca esprisi kaçıyor– dışarı çıktığı gün eve geri gelmemesi ile film başlıyor.
Öncelikle şunu belirteyim, gelecek teorilerine dair filmler beni etkilediği için filmi büyük bir hevesle izledim. Yedi farklı karakteri canlandıran Noomi Rapace’in oyunculuğunu çok beğenmesem de karakterleri birbirlerinden ayırt edebildim. Oyunculuğunu bu kadar sorgulamamı, yedi karakterin birbirinden çok farklı olmasına ve aktör için zorlayıcı olmasına bağlayabiliriz. Örneğin, Monday çok çalışkanken, Friday teknoloji manyağı, Thursday ise çok asabi bir karakter. Fakat aralarındaki fark oyunculuktan ziyade dış görünüşleri ile daha çok ayırt edilir olmuş.
Benim fikrime göre filmde tempo hep yüksek tutulmuştu ve filmin akışı sağlanmıştı. 123 dakikanın nasıl geçtiğini gerçekten anlamadım. Fakat senaryoda mantık hataları aramaya başlarsanız gerçekten sonunu beklemeden filmi kapatabilirsiniz. Yedi farklı kişinin tek bir karakteri nasıl sürdürülebilir kıldığı veya Monday’in düzenli bir ilişkisinin olmasının nasıl mümkün olduğu gerçekten kafa karıştırıcı noktalar.
Filmde bir birey olarak sizi sorgulamaya iten sahneler olduğunu da belirteyim-ya da ben fazla derin anlamlar yüklemiş olabilirim. Friday’in evi terk etmeleri gerektiği bir ölüm kalım anında, hayatı pahasına fotoğrafları kurtarmaya çalışması ve fotoğrafların bir zamanlar yaşadıklarının tek kanıtı olduğunu söylemesi, var olmak ve birey olmak konusunda etik bir sorgulamaya itti beni.
Genel anlamda değerlendiğimde filmin gerçekten sürükleyici olduğunu söyleyebilirim. Fakat filmin türünün bilim kurgu ve gerilimin yanı sıra aksiyon olduğunu belirteyim. Uzun lafın kısası, bir ‘Interstellar’ olmasa da, olası bir gelecek teorisi üzerine kurgulanmış akıcı bir film olmuş. Buraya kadar filmi izlemeden gelenler de buyursun bu kadar spoilerı sindirip izlesin..