21. yüzyılda eğitim tartışmalarını, ortaya atılan yeni fikirleri ve eğitimde teknoloji kullanımı ile ilgili çalışmaları takip etme ihtiyacı kaçınılmaz bir hal almıştır. Eski yüzyıllardan kalan alışkanlıkların bir türlü terk edilememesi ve eğitimde ilkellikten uzaklaşılamaması bu ihtiyacı tetiklemektedir. Bu ihtiyaçlar bir noktada tartışmaları internet eksenine toplamaya başlamıştır. Böylece “dijital dönüşüm”, “dijital devrim” ve “eğitimde dijital” kavramları dijitali eğitimle tanıştırma amacıyla ortaya atılmıştır
.
Etkili öğretim modellerinde öğretim materyallerinin ve öğretim içeriklerinin niteliği vurgulanmaktadır. Başka bir ifade ile öğrenci açısından anlamlı ve ilgi çekici içerikler değerli kabul edilmektedir. Yine de eğitim içerikleri incelediğinde öğrenciyi yakalamaktan uzak, yaratıcılığı ve eleştirel düşünmeyi oldukça az destekleyen şekillerde kurgulandığı görülebilmektedir. Öğretim modellerinde önemsenen bir diğer nokta ise öğrenci-merkezli öğrenme yaklaşımlarıdır. Bu yaklaşımların bir türlü istenilen düzeyde uygulanamamasının en önemli sebebinin öğretmenlerin kendilerinin öğretmen-merkezli öğretim yaklaşımıyla yetişmiş olmaları ve öğrenci-merkezli öğrenme yaklaşımı ile ilgili yeterli bilgi ve deneyime sahip olmamaları olarak gösterilmektedir. Ancak 2018’de bu gerekçelerin geçerliliğini yitirdiği söylenebilir. Eğitim fakültelerinde, öğretmen yetiştirme programlarında veya öğretmenlerin mesleğe başlayana kadar aldıkları eğitimde artık öğretmen-merkezli yaklaşımla yetiştirilmedikleri ortadadır. Bunun asıl sebebinin eğitimde bütünsel olarak geçmiş yüzyılların metotlarına ve geleneklerine takılı kalma olduğu düşünebilir. Bu algı, öğrenci-merkezli uygulamalarının tam manasıyla uygulanamaması yol açıyor olabilir. Bu noktada aklımıza gelmesi gereken soru: Eğitimde dijital dönüşüm etkili öğretim modellerinin hakkıyla uygulanmasını kolaylaştırabilir mi?
Dünyada Khan Academy ile yükselmeye başlayan eğitimde dijital hareketleri Türkiye’de şu anda MEB destekli EBA ve benzeri interaktif eğitim platformları olarak kendini göstermektedir. Üniversitelerde ise e-konferanslar ve çevrimiçi yürütülen dersler olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunların yansıra, sınıflarda “kara tahta” yerini akıllı tahtalara bırakmış, çevrimiçi kitaplar ve testlerin kullanımı yaygınlaşmıştır. Öğrencilerin kullandığı basılı kaynakların ise çoğunun artık mobil uygulamaları veya uyarlamaları mevcut hale gelmiştir. Bu uygulamalar eğitimde neleri değiştirebilir?
Eğitimde dijitalleşme, öğretmene ve öğrenciye zaman ve mekân yönünden sağladığı özgürlük ile dört duvarın ve 40 dakikanın zincirlerini kırabilir. Çevrimiçi veya çevrimdışı oluşturulan kaynaklar öğretmen ve öğrenciler tarafından evde, kafede veya seyahatlerde kullanılabilir. Zamanda sağladığı özgürlükle beklenen sürede değil kullanıcıların istedikleri sürede öğrenmesine ya da öğretmesine yardımcı olabilir. Fırsat eşitliği açısından düşünüldüğünde ise öğrencilere ve öğretmenlere çeşitli konularda çok çeşitli materyalleri kullanabilme imkanı sağlamaktadır. Bu materyallerin tercihindeki özgürlük öğrencinin bireysel farklılıklarını gözeten, ilgili alanlarına göre seçebilecekleri yani öğrenciyi yakalayabilen kaynakların kullanılmasını kolaylaştırabilmektedir. Ne olursa olsun öğretmensiz bir eğitim, dijital bile olsa, tam anlamıyla gerçekleştirilemez. Ancak, dijital uygulamalar sağladığı özgürlük sayesinde ve doğası gereği öğretmen-merkezli eğitimden çok öğrenci-merkezli eğitimi zorunlu kılabilir.
Her şeye rağmen eğitimde dijitalin sağladığı bu değişimlerin şimdiye kadar beklentilerin ne kadarını karşıladığı ya da bundan sonra ne kadarını karşılayacağı zihinleri kurcalamaya devam edecektir.
KAYNAKLAR
www.educba.com
www.elearningindustry.com
Veletsianos, George. Emergence and innovation in digital learning: Foundations and applications