Fransa’da V. Cumhuriyet’in 50. yılında De Gaulle figürlü bir pul. (Görselin kaynağı burada.)
Atatürk ve De Gaulle
Zamanında, Yunan bir arkadaşım, “Türkiye’de Atatürk kutsal kabul edilen bir figür ama Yunanistan’da Venizelos’u hakarete varabilecek sözlerle anmak bile mümkün” minvalinde bir tespit yapmıştı. Bu kıyaslamanın nedeni ise; Yunanistan siyasal tarihinde Atatürk’ün en yakın karşılığı olarak Venizelos’u görmesiydi. Sözlerinin devamında “karşılaştırma açısından Venizelos yerine konulabilecek başka figürler bulunabilir ama sonucun pek değişeceğini sanmam” şeklinde sürdürmüş ve “Atatürk büyük bir mit” tespitini tekrarlamıştı.
Yunan yakın tarihine hakim değilim. Ancak arkadaşımın tespiti üzerinden devam edecek olursam Atatürk’le kıyaslanabilecek “başka bir tarihi figür” olarak Fransa özelinde De Gaulle’ü anmak mümkün. De Gaulle, Fransa’nın siyasal-tarihsel hafızasında o denli “büyük” olmasa da, Atatürk’e en yakın figür olarak görülebilir.
Türkiye’de cumhuriyetin kuruluş felsefesi ve tek parti dönemi icraatları ile bir Atatürk miti yaratıldığı söylenebilir. Askeri darbelerin de bu miti yeniden ürettiği; kemikleştirdiği de bir gerçek. Sebepleri ve sonuçları açısından bu elbette geniş bir konu. Ancak kestirmeden; “Atatürk Hakkında İşlenen Suçlar Hakkında Kanun” başlığı ile bir kanunun varlığı bile Türkiye’de Atatürk’ün büyük bir mit olduğunun emaresi sayılabilir. Bu mitin önemli bir yönü ise ulusu “kurtarıcı” bir figür olarak kabul edilmesi.
Peki Fransa’nın kurtarıcı bir figürü var mı? Varsa bu figür De Gaulle mü?
Fransa; Almanya ve İngiltere ile geleneksel bir rakip. Türkiye’den bakıldığında, her ne kadar müttefik olarak görülseler de, 2. Dünya savaşının bitişi öncesinde rakip olan ülkeler.
Geriye dönüp bakıldığında, savaş öncesindeki çekişmenin, De Gaulle yönetiminde “somut hedefler” olarak belirdiği görülür. Nitekim De Gaulle, 2. Dünya savaşından sonra, İngiliz gayri safi milli hasıla toplamını geçme hedefi koymuş ve bunu başarmıştır. Halbuki, 2. Dünya savaşı sırasında, Charles De Gaulle’ün Fransız direnişini (Résistance Française) alevlendirmesi İngiliz desteği ile olmuştur. Hitler’in 42 günde Fransa’yı teslim almasının ve Güney Fransa’da Vichy hükümetini kurmasının üzerine, Churchill’in kendisine inanmasıyla, Londra’dan radyo yayınları yapıyordu De Gaulle, Fransız Direnişi’ni canlı tutma görevini kendisinde görmüştü. Sonuçta Churchill’in ona şans vermesi, İngiltere’de muhalif görüşleri ortaya çıkarmış olsa da De Gaulle ihtiyaç duyduğu desteği almıştı.
De Gaulle işte tam da bu noktada, bu direnişin doğal lideri olarak beliriyor. Savaşa Amerikalıların dahil oluşunun ve Hitlerin büyük taktik hatalarının, savaşın gidişatını değiştirmesi, Londra’dan radyo yayını yapan bu askerin önünü açımıştı. Savaşın, Naziler aleyhine sonuçlanması, De Gaulle’ün, “Fransa’yı özgürleştiren kişi” olarak anılmasıyla sonuçlanıyor. Buna ek olarak onun devlet adamlığı, 5. Cumhuriyet’in ilanı (başlı başına bir yazıyı gerektiriyor), Cezayir savaşı ve kenara çekilmesi, De Gaulle’ün yeniden kurucu bir lider olarak anılmasına sebep olabiliyor.
Yazının başındaki soruya gelecek olursak, evet, Fransa’da bir “Atatürk” aranacaksa, De Gaulle Fransızların Atatürk’ü olarak görülebilir. Askeri başarılarından siyaset sahnesindeki etkinliklerine bakıldığında çeşitli ortaklıklar mevcut. Gaullisme akımı basite indirgenirse, De Gaulle’ün izinden gitmek, onun siyasi hedeflerini, çağa uygun şekilde uygulamak olarak özetlenebilir. Fransız önceliklerinin uluslarası arenada temsil edilmesinin öncelenmesi. Zaman zaman Fransız politikacıların bu akıma referans verdikleri görülür. Siyasetin gündelik hayatı belirlediği kimi sembolik ortaklıklar da mevcut; okullarda iki liderin de kitaplarının okutulması gibi sembolik benzerlikler örneğin…
Ancak bu tür kıyaslar her zaman bir kertede indirgemeci bir zorlamadan ibarettir. Dolayısıyla bu zorlamanın dışında kalarak söylemek gerekirse; De Gaulle ya da başka bir tarihi figür, Türkiye’deki Atatürk algısıyla özdeşleşmemektedir.