Fotoğraf: Philippe Servent Kaynak
Türkiye gündemi ve Macron
SosyalKafa’da yazmaya başladığımdan bu yana, Fransa ve Avrupa hakkında yazmak isterken, ağırlıklı olarak Macron hakkında yazmaya başlamış oldum. Bu Macron’un öneminden ziyade, hem benim için ilginç oluşu hem de Türkiye gündemi için yer işgal etmesiyle doğru orantılı.
Gündemler arasında mekik dokuyan Türkiye, Akdeniz geriliminden “eksen değiştirici doğalgaz keşfi”ne geçince Macron da gündemden kısa süreliğine çıkmış oldu.
Macron’un Yunanistan’ın yanında yer alması, Türkiye gündeminde yer bulduğu kadar olmasa da, Fransa gündeminde de yer buldu. Son aylarda, Türkiye, Fransa gündeminde yer işgal eden bir özne, özellikle de Erdoğan hakkında analizler ön planda.
Bu yazıyı geçen hafta yazmış olsaydım, “Macron ciddiye alınması gereken bir aktör değil, Yunanlar Macron’a güvenerek kendilerince yanlış yaptılar” diye iddialı bir cümle yazardım. Yunanlar, en az Türkler kadar gerçeklikten kopuk oldukları için, Macron’u ciddiye almaları, onlar için en masum hatadır demek de yanlış olmaz. Önümüzdeki dönemde Macron konuşmayı seven bir politikacı olarak, tekrar ve tekrar, “ciddiye alınması gereken bir aktör değil” diye yazmaktan da çekinmiyorum.
Tam da bu noktada, Fransa’nın hem alıcı aramakta olduğu Rafale savaş uçakları hem de donanma parçaları konusunda Yunanistan’ı potansiyel bir alıcı olarak görmesi çok açıklayıcı. Dolayısıyla, bu nokta belirleyici olabilir. Macron’un kapladığı alan değil ama Fransız devletinin ticaret iştahı daha gerçekçi bir destek olabilir Yunanistan için.
Görünen o ki, Angela Merkel, Yunanistan ile Türkiye arasındaki muhtemel bir gerilimi engelledi. Macron ise bu şablonda, Angela Merkel tarafından frenlenen Türkiye ve Yunanistan gibi aktörlerden birisi kadar değer gördü. Fransız-Yunan tatbikatı haberleri elbette, Macron’un Erdoğan’ın karşısına 2 savaş uçağı çıkarması gibi sansasyonel haberler gündemin dekoru haline geldiler. Dün hiç yokmuş gibi düşünmektense en azından yakın geçmiş açıklayıcı olabilir.
Birkaç sene önce, Türkiye’deki başkanlık referandumu ile Hollanda seçimleri aynı zamana denk gelince, Rutte ile Erdoğan’ın anlaşmışçasına tansiyon yükseltmelerini hatırlıyoruz. Rutt yerine Macron rahatlıkla koyulabilir bu denkleme. Fransa’da seçim 2022 yılında yapılacak olsa da zayıf halka olan Erdoğan’a karşı olmak Macron için çekici. Çünkü Erdoğan ya da başka bir otokrata karşı çıkarak gündem oluşturmak Fransızlar için olumlu ya da nötr bir gündem yaratabilir. Zayıf halka yani otokrat Erdoğan’a karşı çıkmak, Macron için artı puan kazanmak için kolay bir yöntem.
Macron seçilmeden önce, Polonya’daki aşırı sağcı hükümet için olumsuz cümleler kurmuştu. Seçildikten kısa bir süre sonra da ‘Cumhurbaşkanı olmak çok da çekici değil, Erdoğan gibilerle sık sık telefonda konuşmak zorundayım” anlamına gelen sözleri basına yansımıştı. Kişisel dünyasında otokratik yaklaşımlardan hoşlanmadığı izlenimine kapılsam bile, Erdoğan’a karşı oluşunun çekiciliğine kapıldığını düşünmeden edemiyorum. Politika üretmektense Erdoğan’a karşı olmak gibi kolay bir yola girdiğini düşünüyorum. Ya da politika üretmektense, nispeten başarılı görülen Başbakan’ı Philippe’i görevden almayı yeğlediğini düşünüyorum.
Melih Gökçek’in Sarkozy’yi uğurlarken sakız çiğneme hadisesinden bu yana, Fransız ve Türk gündemlerini ve liderlerini hiç bu kadar aynı anda ele almamıştım zihnimde. Macron popülerliği, Erdoğan’a karşı olmakta aradıkça, benim gibi iki ülke gündemini takip eden birisi maalesef benzer konularda yazmak zorunda kalacak.