Yaklaşan Bitcoin Hash Savaşları Yeni Uzay Yarışı Olacak
Fakat kim kazanacak?
Jason Deane
Çeviren: Aysu Serindağ
1 Kasım · 12 dklık okuma
Ne kadar da ileriye geldik.
Onyıldan biraz fazla bir sürede, Bitcoin bazı ineklerin birbirlerine “sihirli internet parası” göndermesinden; bireyler, sermayeler ve hatta halka açık şirketler tarafından kullanılan gerçek bir küresel para fenomeni haline geldi. Sevin ya da nefret edin, Bitcoin neredeyse kesin olarak burada kalacak.
Ana odak, tabii ki, neredeyse her zaman fiyat üzerinde; fakat bu genellikle aslında gerçekten neler döndüğünün göstergesinden ziyade pazar güçlerinin fonksiyonlarından ibaret. Bunun için perdenin arkasına bakmanız gerek ve Bitcoin vakasında bu, altta yatan ağa bakmak demek.
Ayrıca, hash oranı ve zorluk derecesi genellikle yaklaşan fiyat hareketliliklerine bağlıdır. Ağın kendisi gelmekte olan şey hakkında net bir resim sağlayabilir.
Ve pek ilginç bir hikayedir.
Önce Temel Bilgiler
Eğer Bitcoin konusunda “şapkanın altında” neler olup bittiğinden haberdar değilseniz, size bunun büyüleyici bir yer olduğunu söyleyebilirim.
Kodlama seviyesinde bir uzman olduğumu iddia etmiyorum. Ama kıdemli bir madenciyseniz blokların nasıl işlendiği, hangi ekipmana ihtiyacınızın olduğu ve iyi ücretlendirilmiş, tercihen çevre dostu ve yenilenebilir bir elektrik kaynağının önemi konusunda bilgi sahibi oluyorsunuz.
Öte yandan, bu makalenin amacı doğrultusunda, hepimizin gücü işlemek konusunda Bitcoin ağının “vahşi gücünü” anlamamız gerekiyor. Hash oranı olarak isimlendirdiğimiz bir şey.
Biz birbirimize bitcoin gönderdiğimizde, o işlem başka insanların yaptığı işlemlerle bir blokta birleşerek onaylama ve teyit amacıyla global bir makineler ağına gönderiliyor. Bu makineler aslında transferleri en hızlı şekilde işlemek için birbirleriyle yarışıyorlar ve bunu başardıklarında, kazanan makineler hem yeni Bitcoin hem de ağa katkıda bulunmanın bir yolu olarak işledikleri bloğa dahil olan ücretlerle ödüllendiriliyorlar.
Bu makineler “madenci” olarak adlandırılıyorlar ve asıl nokta şu ki; ne kadar fazlasına sahip olursanız o kadar güçlüsünüz – ya da hash oranı -, ağa katkı sağlayabiliyorsunuz. Daha da basitleştirirsek; ne kadar hash oranı o kadar Bitcoin.
Bu bir basitleştirme ve işe başka faktörler de dahil; fakat asıl noktayı anlatmak için yeterli.
Bu multi milyar dolarlık bir sektörün atalarından daha iyi, daha hızlı ve daha etkili madencilik aletleri üretmesine yol açtı.
Madenciler, kendi gruplarında da çalışsalar yalnız da, en düşük güç tüketim birimi ve enerji ücretiyle en yüksek hash oranını almak amacındadırlar. Gerçekten bu kadar da basit.
Herkes istediğinde ağa katılabilir ve ağdan ayrılabilir olduğundan, büyük işletmeler o değerli Bitcoin’i güvenceye almak adına inanılmaz hash gücü yaratan yüzlerce, bazen binlerce makineyle ortaya çıkmıştır.
Bütün bu şirketler, en azından yüzeyde, özel sektördelermiş gibi görünüyorlar. Bu tamamen ticari bir açıyla olaya yaklaştıkları göz önüne alınırsa pek de şaşırtıcı değil. Öte yandan son zamanlarda, özel sektör ve devlet sponsorlu madencilik gücü arasındaki bulanmakta olan çizgiyi merak etmeye başladım.
Başka kelimelerle ifade etmek gerekirse, sadece şirketlerden ziyade gerçek ülkelerin hash savaşlarına katıldıklarını mı görmek üzereyiz?
Aslında bunun halihazırda olduğuna dair bazı kanıtlar var. Eğer öyleyse, hash oranını güvenceye almak için yapılan atılımlar Uzay Yarışı’nı utandıracak derecede olur.
Hash Oranı Kıskançlığı
Cambridge’in sitesi cbeci.org‘da hash oranının ülkeler bazında zamanla nasıl değiştiğini gösteren az bilinen ama çok etkileyici bir grafik var.
Bu data bazı uyarılarla geliyor – özellikle bütün hash oranının %37’sinin dahil edildiğini düşünürsek – yine de hash oranının nereden geldiğine ve hangi ülkelerin katılımlarını artırmak için uğraştığına dair tutarlı bir resim çiziyor.
Görsel : cbeci.org. ‘dan halka açık data. Eylül 2019’dan itibaren Hash oranı yüzdesi.
Örnek olarak, yukarıdaki grafikte, 2019 Eylül’den beri Çin’in en büyük oyuncu olduğu görülüyor. Bu ucuz iş gücünü ve madencilik aletlerini kolayca ve hızlıca kaynaklandırma kabiliyetini göz önüne alınca bir sürpriz gibi gelmiyor.
Nisan 2020’ye 6 aylık bir atlama yaparsak (datanın ulaşılabilir olduğu son nokta), en başta apaçık görünmese de grafik fark edilebilir ölçüde değişmeye başlıyor:
Image: cbeci.org.’dan halka açık data. 2020 Nisan’dan itibaren Hash oranı yüzdesi
Çin’in payı o altı ay içinde fark edilebilir derecede düştü – net olmak gerekirse %10.58 -. Bu oran noktaları kendilerini Amerika Birleşik Devletleri, Rusya Kazakistan, Malezya, İran ve sonrasında haritaya katılan Venezuela sınırları içerisinde buldular.
Bu ülkelerin madencilik kapasitelerini genişlettiklerini söylemek mantıklı; fakat aslında küresel tabloyu ele aldığımızda ilk göründüğünden daha etkileyici olabilir.
Aynı zaman aralığında, blok zincirinden direkt olarak alınan dataya göre, Bitcoin hash oranı %78.18’lik etkileyici bir kazançla 86 Eh/s’den 110 Eh/s’ye yükseldi.
Bu da demektir ki yalnızca aynı seviyede kalmak için, ülkelerin kendi hash oranlarını o zaman içerisinde aynı miktarda artırmaları gerekiyordu. Buna ulaşmak önemli bir yatırım demek, ve spesifik olarak bahsedilebilecek dört ülke var:
• Venezuela, genişleyen bir hash oranı evreninde başlangıç noktasından itibaren 6 ay içinde dünya hash oranının %0.42’sine ulaşmayı başardı
• ABD, küresel hash oranı hisselerinin %78.33’ne atladı
• İran, kendi hash oranını %119.54 artırdı
• Kazakistan, kendi hash oranını %334.51 artırdı
Bununla birlikte, sırayla bu ülkelerin her birine bakıldığında, hash oranı üstünlüğünde savaşın bir sonraki aşaması için bir öncü olarak hareket edebilecek yaklaşımlarda ve olası nedenlerde şaşırtıcı farklılıklar olduğunu görüyoruz.
Amerika Birleşik Devletleri
Bu listede çoğu insanın tanımına göre yalnızca ABD “birinci dünya ülkesi” olarak görülüyor, ve Amerika anti-Bitcoin’ci olmasa da, federal bir seviyede destekliyor da sayılmaz.
Bunu söylemekle beraber, bazı eyaletler büyük ölçekli operasyonları hoş karşılamakta, Georgia, Kentucky, Kuzey Carolina, ve New York’un şehir dışı kısımları. Core Scientific, Northern Data AG ve Blockstream gibi şirketlerin hepsinin yakında madencilik çiftlikleri var ve daha fazlası da inşaat halinde.
Öte yandan, çoğu yatırımcı önderliğinde, ve herhangi önemli devlet teşvikinden fayda sağlıyor gibi görünmüyorlar. Muhtemelen lokal otoriteler tarafından lokal güç oranları üzerinden elde edilenler hariç. Bununla birlikte, bu iddia başka bir yerde o kadar net olmayabilir.
İran
İran, ekonomisini doğrudan etkileyen yaptırımlara tabi bir ülkedir. Bu nedenle, kar elde edebildiği yerde kar bulmak için tüm fırsatlara bakması çok mantıklı.
İlginç bir şekilde, madencilik 2019 Ağustos’a kadar yer altında yapılan bir aktiviteydi. Bundan sonra Sanayi Bakanı “Madencilik ve Ticaretin” yarattığı fırsatları keşfetti.
Şimdi, bu bakan lisans üzerinden bir gelir akışı yaratmakla kalmamış ( İran’ın ICT Lonca Organizasyonu’nun resmi çalışanı Amir Hossein Saeedi Naeini’ye göre 1,000’den fazla yayınlanmış durumda), aynı zamanda ülkenin sınırları içindeki satış gücünün kazançlı bir teklif olduğunu da fark etti.
Bu yüzden madencilik operasyonlarının erişimi kolaylaştırıldı, böylece dış sermayenin herhangi bir yaptırım uygulamadan ülkeye girişi teşvik etmiş olundu.
Sonra Eylül 2020’nin sonlarına doğru, The Tehran Times üç elektrik santralinin kendi ürettikleri gücü kullanarak doğrudan Bitcoin madenciliği yapmak için lisans aldığını bildirdi.
Belli başlı koşullar var – örneğin ulusal şebekeye bağlı olmayan özel ekipman kullanmak gibi – ve bunu yapmak için kesinlikle bir tür hükümet vergisi uygulanacaktır, fakat öyle olsa bile bu birkaç kısa yılda hükümet duruşunun ne kadar değiştiğini gösterir.
Bu, İran Lonca Organizasyonu’ndaki aynı yetkilinin 2019’un sonlarında yaptığı bir yorumda kısaca açıklandı ve yetkili şunları söyledi:
“Bizim çalışmalarımıza göre kripto madencilik endüstrisinin ekonomiye 8.5 milyar dolar ekleme potansiyeli var.”
Benim ilginç bulduğum şey ise; ülkenin Bitcoin’in kendisini biriktirmekten ziyade doları kovalamsı. En azından şimdilik ve en azından topluluğa verilen mesaj öyle.
Yine de, bu direkt olarak İran’la önemli hash oranı açısından yarışan diğer ülkeler için geçerli vaka olmayabilir.
Venezuela
Venezuela’nın ekonomisi yüksek seviyede yolsuzluklar ve yaptırımlar sebebiyle halihazırda kötü bir vaziyette. Yine de küresel madencilik sahnesinde varlığını artırmak için çaba sağlamaya başladı.
Ancak, İran gibi, yakın geçmişe kadar madencilik yer altından ve denetlenme olmadan yapılan bir şeydi. Bu, Cambridge Üniversitesi tarafından sağlanan madencilik figürlerinin de bu kategori altına düştüğü anlamına geliyor.
Fakat aniden, kripto para birimlerini düzenlemekten sorumlu hükümet departmanı, 21 Eylül Pazartesi günü Resmi Gazete’de yayımlanan bir kararname ile madencilik endüstrisini yasallaştırdı.
Bu yasallaştırma, Kripto Varlıkları ve İlgili Faaliyetler Ulusal Müfettişliği (SUNACRIP) başkanı Joselit Ramirez tarafından yetkilendirildi. Şansa bakın ki, ABD tarafından yolsuzluk ve narkotikle bağlantılı suçlamalarla aranan Joselit Ramirez de aynı kişi.
Ancak, bu kararname ilginç okumalar da sağlıyor. Başvuru sahipleri bir lisans başvurusu yapmak, bir devlet sicilinde listelenmek, 10 yıl boyunca kayıt tutmak ve yalnızca yetkili makamların onayıyla ekipman ithal etmek için karmaşık bir süreçten geçmekle kalmıyor, tüm madencilik faaliyetleri, merkezi bir hükümet kontrollü madencilik havuzundan da geçmeleri gerekiyor. Ulusal Dijital Madencilik Havuzu olarak da bilinen havuz.
Bariz olan kontrolün dışında, bu son kısım ülkenin hükümetinin muhtemelen “havuz ücreti” veya benzer bir vergiyle doğrudan Bitcoin biriktirmesiyle ilgili dikkat çekici bir olasılık yaratıyor olabilir.
Uygulanan yaptırımların düzeyi, ülkenin İngiltere Merkez Bankası’ndan altınını geri alma konusundaki başarısız girişimleri ve yıkıcı bir bilançoyu desteklemek için maddi varlıklara ihtiyaç duyması göz önüne alındığında, bu mantıklı da geliyor.
Yine de, Venezuela kendini böyle bir olasılığa hazırlasa da bunun aslında yaşanıyor olduğu iddiası tamamen benim varsayımım.
Ancak artan hash gücü, madencilik için resmi ve yasallaştırılmış bir yapı ve bunu yapmak için açık bir teşvikle, Venezuela’nın hash oranının yakın gelecekte mutlak olarak artmaya devam etmesini bekliyorum. Fakat başka yerlerdeki ilerlemenin daha hızlı olmasından ötürü küresel payı çok fazla artmayacak.
Kazakistan
Diğer ülkeler gibi, Kazakistan’ın madencilik üzerine yasal pozisyonu son zamanlarda netleşmiş ve, bir kez daha, neredeyse kesinlikle dolar işaretlerinin çok dikkat çekici olmasından kaynaklı.
Önceden olduğu noktadan daha farklı bir yerde. 2018’de Kazakistan Ulusal Bankası kripto para birimlerini kanun dışılaştırmak üzerse bir yönerge sundu, fakat birkaç ay sonra Kazak hükümeti bir u-dönüşü yapmaya karar verdi ve yasallaştırma üzerine gitti.
Aslında, bu yılın Haziran ayında maencilik tamamen yasallaştırıldı, bir kez daha Cambridge Üniversitesi’nin topladığı sayılar yeraltı ya da yasallaşmamış madencilik operasyonlarıydı.
O zamandan beri, Kazakistan’ın Dijital Gelişim Bakanı, Bağdat Mussin, ülkenin ekonomisini canlandırmak için 715 milyon dolarlık bir kripto madencilik sektörü yatırımı yapacaklarını açıkladı.
Kömürün fazlaca bulunması yüzünden dünyadaki en ucuz elektriğe sahip ülkerlerden biri olan Kazakistan’ı düşününce bu şaşırtıcı değil.
Bu muhtemelen ülkenin Bitcoin hash oranı katkısını fabrikadaki en kirli katkılardan biri haline getirirken, aynı zamanda madenciler için kilovat/saat başına 0,04 $ ‘lık çekici bir kazanç sağlıyor.
Bununla birlikte, bir kez daha, madenciliğin kendisi, dolar cinsinden geliri güvence altına almak için merkezi hükümetin teşviklerinden ve kolaylaştırıcılarından başka bir şey olmadan özel sektöre düşüyor. Ülkenin bu süreçte Bitcoin biriktirmeyi planlayıp planlamadığı belli değil.
Dünyanın Geri Kalanı
Madencilik, tabii ki de her yerde farklı kurallar, atılımlar ve amaçlar çerçevesinde gerçekleştiriliyor ve bunların arasındaki tek sabit, neredeyse her durumda büyüme eğiliminde olması. Bitcoin için gerekli madencilik ekipmanına ulaşımın çok zor olduğu Kuzey Kore gibi ekstrem kısıtlamalara tabi bir ülkede bile devlet bu kısıtlamaları yenmek için bunun bir yöntem olarak kullanılabileceğinin farkında.
Örnek olarak Şubat 2020’de ABD siber güvenlik firması “Recorded Future” monero (XMR) madenciliği üzerine ağ trafiğinin Kuzey Kore IP adreslerinden ortaya çıktığını ve Mayıs 2019’dan beri en az ona katlandığını raporladı.
Monero standart bir bilgisayar ekipmanıyla çıkarılabilmenin yanında, aynı zamanda anonim de. Bu da fark edilmeden küresel transferlerin gizlice gerçekleştirilmesine olanak sağlıyor. Böyle saklı bir durumun avantajları da apaçık ortada.
Tabii ki, madenciliğin giderek artarak tanınan ve merkezi hatlar tarafından içine alınan bir endüstri haline gelmesi üzerine alıntılanacak bir sürü örnek var. Ama bu noktada asıl olay daha büyük soruyu sormak… sırada ne var?
Hash Rate Üstünlüğü
Öyle görünmese bile (özellikle sektörün içindeyseniz ve Bitcoin’le sürekli çalışıyorsanız), Bitcoin madenciliği büyük ölçüde, tanım olarak, çok genç bir endüstri.
Kripto para biriminin kendisi yalnızca 11 yaşında ve uluslararası ününü birkaç sene önce kazandı. Bunlar yukarıda bahsi geçen ülkelerin operasyonlarını resmiyete dökmeye ne kadar yakın tarihte başladığına baktığımızda da göreceğimiz üzere çok baştaki günler.
Ama benim görüşümde, bunu gerçekleştirecek son ülkeler de olmayacaklar. GDP’lerini artırmak adına bunun etkili bir yöntem olduğunu anladıktan sonra daha fazla ülkenin genişlemesini ve operasyonlarının etrafındaki yasallığı netleştirmelerini bekliyorum.
Çok daha iyisi, Bitcoin’le ne yapacaklarından henüz emin olmayan ülkeler için, bu kripto para birimi alanına doğrudan dahil olmadan geleneksel bir yolla gelir sağlayabilecekleri bir yöntem.
Öte yandan, ne kadar ülke yatırımcılara karşı arkadaş canlısı haline gelirse, madencilik firmaları araçlarını ve sermayeyi nereye yatıracakları konusunda o kadar seçeceğe sahip olacaklar. Bu, kaçınılamaz bir şekilde anlaşmayı garantilemek adına ülkelerin teklifleri teşvik etmelerine sebep verecektir.
Bu gelişimin bir sonraki adımı ve bugünün erken harekete geçenleri avantajlı konumda olacaklar.
Ama yolculuktaki son adım olmayacak.
Bildiğimiz kadarıyla henüz hiçbir ülke resmi olarak Bitcoin’i ulusal rezervlerinde stoklamıyor. Bazı ülkelerin kendilerini yanlışlıkla ellerinde birazını tutarken bulduğu doğru, genellikle yasadışı gelir atağı olarak; ama bu tam olarak aynı şey değil.
Bitcoin’in asıl değeri gerçek bir uluslararası kazanç ve store of value hükümet seviyesinde tanınmaya başladığında, oyun tekrar değişecek. Bu noktada, asıl Bitcoin hash oranı üstünlüğü yarışı gerçekten başlayacak.
Bu gerçekleştiğinde herhangi bir ülkenin geride kalmasının hiçbir yolu yok – bu altın stoklamamak ve diğer rakip ekonomilerin stoklamasına izin vermek gibi olurdu.
Dahası, yaptırım altındaki veya gelişmekte olan ekonomileri olan ülkeler, buna erkenden dahil olmak için daha teşvik edicidir. Çünkü oyun alanı, başka hiçbir küresel varlık ile mümkün olmayan bir ölçüdedir.
Hükümetler, devlet destekli operasyonları yetkilendirmek için mücadele edecek, hatta gerektiğinde fonları ve geliştirmeyi mevcut projelerden uzaklaştıracaklardır.
Özel operasyonlar uygun bir düzenlemeyle devlet adına satın alınacak veya uygulamaya konulacaktır. “Ulusal Hash Oranı”, ekonomik web sitelerinde altın rezervlerinin yanında listelenen bir gurur meselesi ve ekonomik başarının bir ölçüsü olacaktır.
Ve tıpkı makalenin başlığında dendiği gibi, yaklaşan hash oranı savaşları on yıllar önceki Uzay Yarışları’na benzer olacak.
Ne de olsa, özel sektörden deneyimli insanları alıp, yeni teknolojiler geliştirerek hash oranını tutma ve artırma üzerine görevlendirilmiş resmi devlet ajansları olacağını söylemek çok uzak bir ihtimal sayılır mı?
Bir başka deyişle, NASA’nın Ay’a insanı çıkarmak için kullandığı yapının aynısı?
Tabii ki sayılmaz.
Bana göre, bu sadece an meselesi.