CLUBHOUSE GÜNCELLİĞİNİ KORUYABİLİR Mİ?
Orijinal link: https://www.theverge.com/22380290/clubhouse-social-audio-twitter-facebook-platforms
Pandeminin yeni başladığı zamanlarda, büyük cuma planlarım vardı: Sadece VIP’lere özel bir malikane partisi. Bu partiye 2003’ün yıldızlar geçidinden bazı kişilerin; örneğin, Elton John, Howard Stern, Paris Hilton, Britney Spears ve Lindsay Lohan katılacağı iddia ediliyordu. Nick Hurley adında bir adam görünüşe göre partinin sahibiydi ve partiye girebilmek için herkesin “vibe checkten” şu soru ile geçmesi gerekiyordu: “Köpek gibi davranan bir kediye mi sahip olmak isterdin yoksa kedi gibi davranan bir köpeğe mi?”
Dolayısıyla ben de gece geç saatlere kadar uyanık kaldım – Doğu Yakasında gece yarısı- ve katılmak için hazırlandım. Her zaman giydiğim eşofman altı ve kapşonlumu giydim, yatağıma girdim, yorganımı üzerime çektim ve Clubhouse’u açtım. O gece, bu sesli sosyal medya uygulaması beni sohbet odaları seçenekleri bulunan bir sayfa ile karşıladı. Müzisyenlerin en yumuşak ses tonlarıyla söylediği ninnilerin bulunduğu odaya girerek uyuyabilirdim veya Jigsaw’un (Saw’daki katil palyaço) moderatör olduğu odaya katılır ve model Amber Rose ile trivia oyunu oynayabilirdim. Bu noktada, temelinde bir oda arketipi olan Clubhouse’un esaslarını tartışabilirdim. Malikane partisine ve gerçek cuma gecesi planlarıma ısınmak için üç odaya da katıldım. Bu, Clubhouse’un benim yeni eğlencem olup olamayacağını göstermesi için bir şanstı ve bunun için Netflix zamanımdan feragat ettim.
Clubhouse, milyonlarca insanın, zamanlarını tanımadıkları insanlarla konuşarak geçirmelerini sağladı. Sadece iOS üzerinde ve davetiye yoluyla ulaşılabilir olan bu uygulama sahneye adımını, Mart 2020’de, insanların evde kalmak zorunda oldukları bir dönemde attı. Uygulama öncesine göre daha ağır adımlarla büyüyor gözükmesine rağmen ve şu zamanlar mekanlar genel olarak açılıyor olsa da, yine de büyümeye devam ediyor. Dünya çapında 10 milyondan fazla insan Clubhouse’u indirdi ve Bloomberg uygulamanın mali değerinin 4 milyar kadar olduğuna haberlerinde yer verdi.
Aylardır Clubhouse hakkında bir şeyler duymama rağmen, ilk kez geçtiğimiz ocak ayında oturum açtım. İlk izlenimim, odaların antisemitik ve medyaya düşman olduğu hakkındaki hikayelerden oluştu. Bir yahudi gazeteci olarak, bu iki şey dakikasında benim iyi vakit geçirmemi engelleyecek şeylerdi ve şimdi bile, uygulamada onca vakit geçirdikten sonra; odalarının birçoğunu sıkıcı, kaotik, kendine düşkün veya daha kötüsü aldatıcı buluyorum. Örneğin bazı odalar, katılmanız ve herkesi takip etmeniz düşüncesiyle “sessizdir.” Daha sonra onlar da sizi takip eder. Başka bir odada ise girişimcilik ve milyoner olmakla ilgili, milyoner olmakla yakından uzaktan alakası olmayan bir moderatör tarafından, boş fikirler satılır.
Fakat yine de, tüm bu can sıkıcı şeylere rağmen, insanları Clubhouse’a bu kadar bağımlı hale getiren şeyi öğrenmeye ve neden milyarlarca dolarlık bir değeri olduğunu öğrenmeye karar verdim. Sık sık uygulamaya girip çıkan bir kullanıcı, uygulamayı “internetin havaalanı barı” olarak tasvir etmiş, ki bu hem Clubhouse tecrübemi hem de neden birinin bundan zevk aldığına dair sorularımı cevaplarken kesinlikle doğru bir tanımlama gibi geldi. Dürüst olmak gerekirse, Clubhouse’da biraz eğlendim, ama sadece beklenmedik şeyler bulduğum ve girişim kapitalistlerinin uygulamayı tanıtmasından dolayı değil.
Uygulama, girişim kapitalistlerinin (VC) sevdiği türden insanların – Elon Musk, Bill Gates, Mark Zuckerberg- ortaya çıkmasıyla manşetleri süslüyor ve SXSW heyecanı, Ted Talk ile telefonlarınıza bakarken buluşuyor. Fakat benim için en tuhaf örnek – o anda gerçekten tuhaf bir şeylerin döndüğünü biliyordum- Tesla’nın kurucusunun Tesla hakkında konuşması değildi. En tuhafı, malikane partisine en nihayetinde girdiğimde ve Howard Stern’in aslında Matthew Friend adında tuhaf bir tip olduğunu anladığım zamandı. Ve oradaki her ünlünün, başka isimlerle farklı kılıklara girerek insanları kandıran kişiler olduğu anladım. Ayrıca benim yanıldığım nokta malikane partisi değildi, malikane partisinde insanların sahte seslerini mükemmelleştirdiği tuhaf bir rol oynamasıydı. Esasında, bu kadar ünlü insanın tek bir odada bulunamayacağını biliyordum, ama bu bilginin açığa çıkması beni yine de şoka uğrattı. (Çok ikna edicilerdi!)
Girişim kapitalistleri, platformun kendi kendini büyüten “girişimci” ruhunu sevebilir. Ancak Clubhouse’un heyecanı şu anda kullanıcıların flörtleştiği, oyunlar oynadığı, deney yaptığı – burada gerçek zamanlı olarak insanların Clubhouse’un ne olduğunu anlamaya çalışırken izleyebiliyorsunuz- tüm odalarda bulunuyor. Bu kullanıcılar saatlerini bu uygulamaya adıyorlar ve neredeyse tam zamanlı bir işe döndürüyorlar. Birçoğu bunun, bir sonraki büyük platforma çıkmak için bir basamak olarak kullanıp başarıya ulaşma şansı olduğunu umuyor. – Bu, varolan büyük platformlarda neredeyse imkansız bir şey.-
Clubhouse problemsiz değildir, ancak bunlar herhangi bir sosyal ağın büyürken yaşadığı doğal ağrılarıdır. Bu durum platformun ne kadar özgün olduğunu gösterir. Clubhouse’un şu anda karşı karşıya olduğu en büyük problemi, çoğu halihazırda büyük kullanıcı tabanları olan ve devasa mühendislik ekipleri bulunan rakipleri ile yarışarak yenilik yapma ve onları yenme yarışıdır. Örneğin Twitter, Clubhouse’u Android cihazlarda geriye düşürecek şekilde, hem iOS’ta hem de Android’de sosyal ses rakibi olarak Spaces’i başlattı. Facebook’un, canlı sesi video ile birleştiren Hotline adlı bir uygulamayı piyasaya sürmesine rağmen, teklifini bir araya getirdiği bildiriliyor. Slack, Discord, LinkedIn ve Spotify da benzer ürünler ve işlevler için planlarını duyurdu. Facebook’un, canlı sesi video ile birleştiren Hotline adlı bir uygulamayı piyasaya sürmesine rağmen, teklifini bir araya getirdiği bildiriliyor. Slack, Discord, LinkedIn ve Spotify da benzer ürünler ve işlevler için planlarını duyurdu. Sosyal ses platformları pandemi bittikten sonra bile kalıcı olmaya devam edeceğe benziyor fakat, Clubhouse bu durumdan sağ çıkabilecek mi? Ve yüzlerce saatlerini bu uygulamada harcayan kullanıcılar, bu süreçte edindikleri arkadaşları dışında, çabalarının sonucunu alabilecekler mi?
Clubhouse’da 80.000’in üzerinde takipçisi olan Maceo Paisley, “ Düşündüğüm şekilde, her sosyal medya platformunun ayrıntıları ile planlanmış kendine ait başarılı olan arketipleri bulunmakta.” diyor. Örneğin, görsel sanatçılar TikTok ve Instagram’da başarılı olurken, yazarların Twitter’ı tercih ettiğini söylüyor. “ Ve sonrasında diyalogta başarılı olan insanlar Clubhouse hesabı açıyor ve bu onların medyası haline geliyor.” Bu insanlar topluluk liderleri, mentorlar, veya sadece kendilerini konuşmacı olarak gören insanlar olabilir. Ve şans eseri Clubhouse herkesin evinin dışında olan birileri ile etkileşime geçmek istediği zaman ortaya çıktı. (Bir ünlü ile konuşmak da güzel olabilir elbette.)
“Bazı durumlarda, sen de Malcolm Gladwell ile kendini sahnede bulabilirsin ve ona işi hakkında sorular sorabilirsin ve Malcolm Gladwell’in kaçabileceği hiçbir yer yoktur.” diyor Paisley. “O, ‘Bunu daha önce düşünmemiştim’ diyebilir ve sen ‘ Sen Malcolm Gladwell’sin, ne demek hiç düşünmedin? Bu senin işin, sen bir düşünce liderisin’ diyebilirsin.”
Salgın sonunda Clubhouse için ikinci bir kritik faktör ortaya çıktı: ekran yorgunluğu. Birçok insan bir ekrana zaten olduğundan daha fazla bakmamak için her şeyi yapar. Neredeyse her zaman ekranlara bakıyoruz ve pandemi ile beraber uzaklaştığımız her an, eğer böyle bir an varsa, artık ciddi bir şekilde daha da sınırlı olmaya başladı. Benim için, mahallemde yürümek soluk aldığım anlardan biridir, ama o zaman bile, genellikle telefonla ilgilenirim veya bir podcast dinlerim. (Tanrı beni düşüncelerimle yalnız kalmaktan korusun.)
Clubhouse için asıl sorulması gereken soru pandemiden sonra cazibesini sürdürüp sürdüremeyeceği. Clubhouse, gerçek hayat partileri, düğünler, brunch planları ile yarışabilecek mi? Söyleşilerime göre öyle gözüküyor. İnsanların “in real life” planları ulaşılabilir olsa bile bu uygulamadan kendilerini çekmeyecekler.
Clubhouse’da 195.000 takipçisi olan komedyan Leah Lamarr salgından bu yana ilk canlı şovunu şubat ayının başında diğer komedyenlerle birlikte yaptı. Fakat, gece boyunca bir düşünce aklının bir köşesinde dönüp durmaya devam etti: “ Oradan kaçmayı ve hemen Clubhouse’a dönmeyi ne kadar istediğimi tahmin dahi edemezsin.” dedi.
Lamarr, canlı stand-up setleri de dahil olmak üzere çeşitli odalara ev sahipliği yaptığı Clubhouse’da sadık bir takipçi kitlesi oluşturdu ve uygulama aracılığıyla hayranlar buldu. O ve 156.00 takipçisi olan arkadaşı Nicole Behnam spesifik olarak, yalnızca kahkaha atmak ve alkış tutmaları için mikrofonlarını açmakla görevlendirdiği bu komedi odalarında arkadaşlarını sahneye çıkarmak için beraber çalıştıklarını söylediler.
Ona uygulamada günde ne kadar vakit geçirdiğini sordum ve o da bu sorunun “triggering” bir soru olduğunu söyledi. “Platformda olmadığım zaman anksiyetem başlıyor. Benim Clubhouse FOMO*’m var.”
(*Fomo: fearing of missing out / fırsatı kaçırma korkusu)
Clubhouse’a bağımlı olan tek kişi o değil. Onun arkadaşlarının da durmadan konuşmaktan ses tellerinin patladığını söyledi. Behnam uygulamada geçirdiği süreyi günde 12-14 saatten 4-6 saate indirmesi gerektiğini söyledi. “Kesinlikle şunu söyleyebilirim ki bu herkes için bir bağımlılık haline gelebilir. Bunu fark ettiğimde daha çok meditasyon yapmaya ve doğaya gitmeye başladım. Komik ama, uzun süredir müzik dinlemediğimi fark ettim ve nihayetinde Clubhouse’u kapattım ve müzik dinledim, ve o zaman kelimenin tam anlamıyla başka bir dünyada olduğumu hissettim.”
Fakat Clubhouse her zaman çok eğlendirmiyor. Lamarr’ın açısından, Tiffany Haddish gibi ünlü komedyenlerin onun iki haftada bir yaptığı stand-up odasına katılmasını istediğini ancak geri çevirdiklerini çünkü esprilerinin çalınacağı endişesi taşıdıklarını söylüyor. (Espri hırsızlığı yazılı bir geçmişi olan Twitter’da halihazırda bir sorundur. Bir de bunu arşivi olmayan canlı bir uygulamada nasıl olacağını hayal edin.) Paisley, insanların son zamanlarda iki farklı kan davasıyla sonuçlanan oda fikirlerini bile çaldığını ekliyor. Birinde, bir grup siyahi kullanıcı, birinin sahneye çıkıp başka bir kullanıcıya çıkma teklif edebileceği “atışını yap” odaları konseptine öncülük ettiklerini, ancak bu fikrin yalnızca beyaz NYU öğrencileri onu taklit ettiğinde yaygın bir ilgi gördüğünü iddia ediyor.
Bir kişi şöyle bir tweet attı: “ İLGİNÇ OLAN aylarca “atışını yap” odalarında moderatörlük yapan ve bunun için hesapları askıya alınan siyahilerden sonra, Clubhouse bir grup beyaz NYU kızlarına “atışını yap” kulübünü veriyor ve onlar da bunun üzerinden gelir elde ediyorlar, bu bir şaka olmalı.”
Başka bir olayda, bir grup, insanların tıpkı bir balina gibi inledikleri bir “balina inleme odası” ile orijinal bir konsept ortaya çıkardıklarını iddia ediyor. Fakat, fikrin renkli kullanıcılardan seçildiğini ve platforma güç ve erişim elde etmek için beyaz influencerlar tarafından kullanıldığını söylüyor.
Oda hırsızlığı önemsiz gibi görünebilir ama uygulamada fikri mülkiyete en yakın şey budur. Mükemmel bir format, dinleyicileri çekebilir ve uygulamanın çalışması için yeni bir yol oluşturabilir. Bu durumun en ünlü örneği aralık ayında, bir grup kullanıcının Aslan Kral’ın bir yorumunu yapmak için bir araya gelmesiyle gerçekleşti. “PTR” fikrini popülerleştirdiler veya yenilemeye başladılar, bu oda katılımcıları profil fotoğraflarının farklı sahneler ve karakterlere göre değiştiğini görmek için ekranlarını aşağı çekebilecekleri anlamına geliyordu. Şimdi ise PTR, odalarda düzenli olarak referans alınmaktadır. Örneğin malikane partisi sırasında insanların hangi ünlüleri taklit edeceğini görmek için PTR yaptım ve sanatçıların fotoğraflarını, sattıkları sanat ürünü ile değiştirdiği bir canlı sanat müzayedesi sırasında da PTR yaptım. Müzayedelere ev sahipliği yapan ve başlatan Casey McBride, bunun gibi ilk odanın 10.000 dolar değerinde sanat sattığını söylüyor.
(*ptr: pull to reveal)
Ayrıca, dolandırıcılar ve onları denetleyen topluluklar da bulunmakta. 133.000 takipçisi olan Rahaf Harfoush, kendisinin ve kulüp üyelerinin kendilerinden bahsettikleri şekliyle, “dolandırıcılıkla mücadele ekibinin” bir parçası olarak bulduğu dolandırıcılıkları haftalık olacak şekilde anlatıyor. Onları meşgul edecek çok şey buldular. Bir örnek olarak Harfoush, insanların bir iş için fikirlerini sundukları bir “startup” odasını bana anlatıyor. Odaları işleten insanlar ilgi gösteriyormuş gibi davranabilir, ancak gerçekte, fikirlerle ilişkili alan adlarını gidip satın alırlar, esasen girişimcilerin ona sahip olmak için onlara ödeme yapmasını sağlarlar. Diğer dolandırıcılıklar arasında, kullanıcıların bir Clubhouse moderatör rozeti için ödeme yapması gerektiğini iddia eden kişiler (ki bu doğru değildir) veya danışmanlık paketleri gibi bir ürün satmaya çalışan odalar yer alır. Ürün odasının moderatörleri, sözde coşkulu kullanıcıları sahneye çekip ürünü abartmak için getirirler, ancak gerçekte, yapılan herhangi bir satıştan kar ederler.
Harfoush, “Bu benim için büyüleyici çünkü başka yerlerde var olan tüm dolandırıcılıkların tekrarı,” diyor. Yanlış bilginin, komplo teorileri ve anti-vax retoriği yayan insanlarla da yaygınlaştığını belirtiyor. Onun grubunda eşgüdümlü taciz kampanyaları da halihazırda gerçekleştiği için dolandırıcıların adlarından özel olarak bahsetmiyor. Dolandırıcılar, bir kullanıcıyı toplu halde bildirmek için bir grubu bir araya getirerek misilleme yaptılar ve bunun sonucunda bir Clubhouse yasağı ortaya çıktı. (Bu raporlama araçlarının kendileri, üyelerin kendilerini izole etmeleri mümkün olmayan platformda tacizin bir sonucu olarak oluşturuldu.)
Özetle, Clubhouse en büyük rakipleri Twitter ve Facebook gibi aynı sorunları yaşamaya başladı. Clubhouse’un dolandırıcılar, denetim problemleri, akreditasyon sorunları ve hatta taklit gibi problemleri var. Evet, ünlüleri taklit eden insanlar açıkça bunu biraz yapıyorlardı, ama diğer insanlar hakikaten insanları dolandırmaya yeltendiler. Bir kişi, Brad Pitt’in bir saatten daha uzun bir süre boyunca iklim değişikliği ile ilgili bir konuda konuşuyormuş gibi davrandı ve sadece bir kişinin aklına onun gerçekten Brad Pitt olup olmadığını sormak geldi ve ancak o zaman anlaşıldı. Hatta bu kişi @bradpitt kullanıcı adına bile sahipti. (Clubhouse, mavi onay işaretleri gibi herhangi bir doğrulama sistemine sahip değildir; bu, uygulamada gördüğünüz kişinin söylediği kişi olmasını ummanız gerektiği anlamına gelir.)
Clubhouse, kurucu ortaklarının ürün değişikliklerini duyurduğu ve kullanıcıların sorularını yanıtladığı bir genel toplantıda bu sorunları haftalık olarak çözmeye çalışır. Artık her büyük teknoloji şirketinin rekabetiyle karşı karşıya olduğuna göre, sorunları daha da ciddi bir hal almış bulunmakta. Yeni bir sosyal medya uygulaması her zaman heyecan vericidir – keşfedilmesi gereken tuhaf bir dünya vardır, internetin gerçekten büyüdüğü bir yerdir – ancak Clubhouse olgunlaştıkça, başlangıçtaki yaratıcı enerjiyi kaybeder ve onu kötü aktörler, sıkıcı normlar ve korkunç markalarla değiştirir. Clubhouse’un yüzleşeceği problemleri, Twitter ve Facebook halihazırda nasıl bertaraf edeceğini biliyor. Rakipleri bu problemleri kendi platformlarında ele aldılar ve bu problemlere göre işe alımlar yaptılar. Clubhouse tüm moderasyon ekibini kadroya almak bir yana, geniş çapta bile erişilebilir değildir.
Markaların saldırısı yine de Clubhouse için en kötü şey olabilir. Markalı odalar, Clubhouse’u bir zamanlar sahip olduğu eğlenceden arındırabilir ve yerine sadece reklam çalan bir radyo istasyonu gibi zorla konuşma ve tanıtımla değişmesine sebep olabilir. Tüm ajanslar, Clubhouse influencerlarının markalarla bağlantı kurmasına yardımcı olmak için bile ortaya çıkıyor ve zaten *IHOP gibi şirketler bu platformu kullanıyor. IHOP örneğinde, insanların tekrar tekrar cızırtılı pastırma sesini duyabilecekleri, gün boyu süren bir odaya ev sahipliği yapıyor.
*IHOP: Kahvaltı yemekleri konusunda uzmanlaşmış bir Amerikan çok uluslu gözleme evi restoran zinciridir.
Ayrıca The Cotton Club örneğini ele alalım. Harlem’in ünlü caz barıymış gibi görünen haftalık bir odaya ev sahipliği yapan grup ile ilgili pek çok hikaye dolaşıyor. Kullanıcılar, fotoğraflarını siyah beyaz caz müzisyenlerinin resimlerine dönüştürüyor ve sohbet etmek için sahneye çıkıyor. Bir barmen, içkileri karıştırıyor ve yaptıklarıyla eşleşecek şekilde profil fotoğrafını değiştiriyor. Bu gerçekten özgün kulübün yaratıcısı Bomani X, bir süreliğine uygulamanın ikonu haline gelmişti.
Fakat şimdi, The Cotton Club markalaşmış durumda. Odaya Şubat ayında bir kez Hulu filmi The United States vs. Billie Holiday’in reklamını görmek için katıldım. Ortaklık mantıklı; Aslında harika, ama sunucuların bir hashtag bağırdığını duymak yanlış geldi. Neden Clubhouse’da Twitter reklamı yapıyorlar? Ayrıca yönetmen Lee Daniels’ı sahneye çıkardılar ve film hakkında sorular sordular. Bu belki bazı insanlara ilginç olabilir, ama insanların gerçekten duymak istedikleri tanıtımın sınırlarını zorluyor.
Malikane partimden önce Testere temalı bilgi yarışması odasına girdim. Kiarash Behain, haftada üç kez filmin cani palyaçosunu taklit ediyordu ve karaktere girmek için evdeki kayıt stüdyosundaki yıldızlı ışıkları kırmızı ve uğursuz hale getiriyordu. Telefonunu bilgisayarına bağlıyordu böylece efektleri kullanmasına izin veren bir ses tahtası aracılığıyla sesini kontrol edebiliyordu. “İnsanları toprağa gömmek için”, yani bir soruyu kaçırdıklarında onları seyirciye geri göndermek için geniş bir yol listesi tasarlamış bulunmaktaydı ve şovun ana hatlarını önceden veriyordu.
Onun şovu birçok farklı şekillerde kopyalandı ve o hiç bu konuda endişelenmedi. “Benim işim sadece başka bir şeyle karşılaştırılamayacak kadar gerçekten ama gerçekten harika işler yaratmak,” dedi. Ve aynı zamanda, platforma gelen ve uygulamanın dijital içerik oluşturucu ekosistemindeki yerini sağlamlaştıran olası marka anlaşmaları veya dolandırıcıları düşündüğünde, Clubhouse’un önemli bir avantajı olduğunu söyledi. “Birinin sesini DNA gibi okuyabilirsin, öyleyse birisi yalan söylüyorsa konuşabilirsin. Biri safsa ve büyük niyeti varsa, sesinden anlayabilirsiniz ve Clubhouse gerçekten bu dinamiği çok iyi satıyor. ”
Saw trivia odasına geldiğimde bayıldım, ama özellikle Clubhouse daha kurumsal bir makine haline geldikçe yeniliğin ne kadar süreceğini merak ediyorum. Örneğin, Saw serisinin sahiplerinin, fikri mülkiyetlerini kullanmak için Behain’e karşı bir yayından kaldırma talebinde bulundukları bir dünya hayal edebiliyorum, tabi eğer o zamana kadar komedyenlik eskimezse. Belki de salgın sona erdiğinde odaya katılan binlerce kişi gerçek bir barda trivia’ya gitmek isteyebilir. Ya da belki bu platform Facebook veya Twitter tarafından yenilebilir. Çeşitli platformlar yörünge ile halihazırda oynamışsa, bu olasılıkları tasavvur etmek kolaydır. Hepsi nasıl iletişim kurduğumuzu değiştirmeye koyuldular ve en nihayetinde ise hikayeleri tamamen aynı çıkıyor.