SosyalKafa

Meryem Renda yazdı: “Modern Dünyada Batıl İnançların Yükselişi: Enerji Çılgınlığı ve Şifa Arayışı”

Bu yazıyı yazmaya başlamak için Hıdrellez’in üzerinden biraz zaman geçmesini istedim çünkü dileklerimden en az biri gerçekleşirse üzerine konuşacağım şeyler bambaşka olacaktı. Fakat hiçbiri henüz gerçekleşmedi. Bu nedenle yazıma küçük bir uyarı ile başlamak istiyorum: Birazdan sahip olduğunuz bütün batıl inançlardan utanacaksınız.

 

Şaka yapıyorum ikna etme yeteceğim henüz bu kadar gelişmedi ama belki bir gün yapabilirim. Konumuza dönecek olursak:

 

İnsanlık tarihinde, ritüeller ve batıl inançlar her zaman var olmuş, yaşamımızı derinden etkilemiş ve gizemli bir şekilde şekillendirmiştir. Bu tuhaf ve çoğu zaman akıl dışı uygulamalar, kültürel ve dini geleneklerimizin önemli bir parçası haline gelmiştir. Ancak, ritüeller ve batıl inançlar, gerçeklikle mitoloji arasında belirsiz bir çizgide var olurlar ve çoğu zaman bu iki dünya arasında geçişler yaparlar. Ben, eski zamanlarda duvara asılan at nalları, kötü enerjiden bizi koruyacağına inanılan nazar boncukları, nadir bulunan dört yapraklı yoncalar, yedi çekirdeğe sahip olan meyveler ve Anadolu’nun her bölgesinde şekil değiştiren onlarca batıl inancın kaynağını merak etmiyorum açıkçası. Yaklaşık iki senedir günlük hayatta ve sosyal medyada sürekli karşıma çıkan enerji çılgınlığının ve bunun üzerimde yarattığı gereksiz baskının peşindeyim sadece.

 

Biz, teknolojinin ve daha birçok imkânın altın çağında doğan jenerasyon ve son olarak boomerların dilinden düşürmediği ifade olan Z kuşağı neden bunlara bel bağlıyor? Kolaya kaçıp kendimizi mi rahatlatmaya çalışıyoruz, yoksa yeni dönemin tevekkül inancını yerini doğal taş ve ritüellere mi bıraktı? Kafamda çok fazla soru var ve bunlar sormam gereken doğru sorular mı emin değilim bile.

 

 

Ritüeller ve batıl inançlar, insanların hayatlarına anlam ve güven katma arayışlarının bir yansıması olabilir. Günümüzün hızlı ve karmaşık dünyasında, belirsizlik ve kaygı hissi birçok insanın ortak deneyimi haline geldi. Bu durumda, insanlar kendilerini kontrol altında hissetmek ve olumsuz olaylardan korunmak için farklı yöntemlere başvuruyorlar. Pembe kuvarslarını yanlarından ayırmıyor, dişil enerjilerini yükseltmek için gül suyu ve tuz banyosunun olmazsa olmaz olduğunu düşünüp benim bazen çileden çıkmama sebep olan meditasyonlar yapıyorlar. Yazıya devam ettikçe öfkelenmemin sebebi içten içe bunların işe yaradığını düşünmem de olabilir, bilmiyorum. Günün sonunda onca ritüelin işe yaradığını söyleyen kişiler şu an fenomen oldular ve plazadaki işlerinden istifa edip Ege’ye yerleşen sözde lokal üreticilerin ürünlerini tanıtarak geçimlerini sağlıyorlar. Örnek vermeye devam ettikçe göz yaşlarımdan klavyeyi göremeyecek hale geliyorum.

 

Ancak yani nihayet bu sefer kafamda önemli bir soru ortaya çıkıyor: Kendi hayatımızı ve duygusal durumumuzu gerçekten kontrol edebilmek için doğal taşlara veya ritüellere bel bağlamak mı gerekiyor? Yoksa bu batıl inançlar, aslında gerçek çözümler yerine geçici rahatlama sağlayan birer plasebo mu? Bunun cevabını sizlere bırakıyorum sayın Sosyal Kafa okuyucuları ve sevgili Erkan Hoca. Bir sonraki yazımda görüşmek üzere…

 

Erkan Saka

Academic; Blogger; Metalhead; BJK Fan; @SosyalKafa Coordinator

Erkan Saka

Academic; Blogger; Metalhead; BJK Fan; @SosyalKafa Coordinator

Sosyal Medya Hesaplarımız

İçeriklerimize e-posta ile abone olabilirsiniz

Bu bloga abone olmak ve e-posta ile bildirimler almak için e-posta adresinizi girin.

Diğer 2.245 aboneye katılın

Sosyal Kafa 6. Sezon Tanıtım