Bir yandan Koh Samui adasındaki turist pahalılığı ve araç trafiğiyle cebelleşirken bir yandan da kendimi en huzurlu hissedebileceğim nereye atarım diye araştırma yapıyordum. Ve en sonunda kararımı verdim. Krabi’ye gidecektim. Hem görmek istediğim adalara rahatlıkla ulaşabileceğim merkezi bir konumdaydı hem de konaklama ucuzdu. Koh Samui’de geçirdiğim 2. günün sonunda pılımı pırtımı toplayıp sabah 9’da kalkan ilk feribota bindim.
Nasıl ulaşılır:
- Eğer benim gibi adalardan geliyorsanız kombine bilet satın alabilirsiniz. (Feribot + Otobüs). Birkaç tane farklı acente gezmenizi öneririm, genelde farklı fiyatlar verdiklerini farkettim.
- Bangkok’tan geliyorsanız Krabi’ye 800 km uzaklıktasınız demektir ve buraya 3 şekilde ulaşabilirsiniz;
– Uçak (Krabi’de havalimanı var)
–Otobüs (Gece otobüsüne binecekseniz eşyalarınıza sıkı sıkıya sahip çıkın, hatta mümkünse yerellerin bindiği otobüsü tercih edin.
–Tren (Henüz denemedim ama uçak fiyatlarıyla yarışıyor, akşam trenine binip yatarak gelebilirsiniz.)
Nerede Kalınır?
Size kaldığım yeri kesinlikle öneririm (Pak-Up Hostel) İnanılmaz temizdi, odalardaki insanlar çok sessizdi (inanamıyorum) ve her yere yürüyerek ulaşabiliyorsunuz ki en sevdiğim detay bu oldu.
Ne yenir?
Çeşit çeşit tay sokak yemekleri tabi ki. Hemde inanılmaz ucuz. Ayrıca her yerde ev yemeği tadında değişik tatlar deneyebileceğiniz restoranlar var. Domuz eti tüketmeyenler için çeşit çeşit helal restoranlar da bulunuyor.
Eşyalarımı bırakır bırakmaz Krabi kasabasının önündeki nehir kenarında hafif yağmur eşliğinde kısa bir yürüyüş yaptım. Bu sırada iskelede bekleyen uzun kuyruklu balıkçının bot turu teklifini geri çeviremedim ama tabi sıkı bir pazarlık yapmadan teklifini kabul etmedim 🙂 Çünkü burası Tayland ve pazarlık şart! 500 baht teklifini 250 baht’a indirmenin haklı gururunu yaşıyorum 🙂
Tekne turu sayesinde nehrin iki yanında yükselen dik kireç taşı kayaları ve Tham Pee Hua Toh mağarasını görme fırsatı buldum. Tekne sizi mağaranın bulunduğu alana bırakıyor ve bir kaç dakika dik merdivenleri tırmandıktan sonra mağaranın içerisine ulaşabiliyorsunuz. Bu mağarada bilimadamları tarih öncesi döneme ait kemik kalıntıları ve duvar resimleri bulmuşlar. Mağaranın içine girdiğinizde tarih öncesi çağlara ışınlanmış gibi hissediyorsunuz.
Buradan ayrıldıktan sonra nehrin diğer ucundaki balıkçı köyüne (Koh Panyi) yanaştık. Burası bir müslüman köyü. Zaten Krabi’de de birçok helal yemek satan dükkanlar göreceksinizdir. Malezya sınırına yakın olduğu için Krabi‘de müslüman çoğunluk yaşıyor.
Suyun üzerine kurulmuş küçük bir köy düşünün, kazıklar üzerine inşa edilmiş ahşap minik evler var. Köyü gezerken karşıma okuldan yeni çıkmış çocuklar çıktı. Onlarla anlaşmak o kadar eğlenceli ve kolay ki, küçük bir ebelemece oyunundan sonda birlikte fotoğraf çektirmeyi kabul ettiler 🙂
En sonunda yürüye yürüye Beyaz Tapınağın (Wat Kaewkorawaram) önüne kadar geldim. Bu tapınak aslında çok yeni, 6 yıl önce yapılmış. Ama buraya kadar gelmişken görmemek olmaz deyip birkaç fotoğraf çektim.
Akşam ne yapsam nerelere gitsem diye liste oluşturmaya çalışırken iki Vietnamlı tatlı kız masama oturdu. Listeyi falan unutmuştum sohbet çok keyifliydi. Gece sonunda beni ertesi gün Koh Kwang köyü yakını ”Khao Ngon Nak” doğal parkında trekking programına davet ettiler. Doğa yürüyüşünü duyunca ben de gözler parladı tabi. Bir de fotoğrafları görünce hemen kabul ettim.
Ertesi gün 3 arkadaşıyla daha buluşup Krabi‘ye 30 dakika uzaklıktaki köye doğru motorlarımızla yola çıktık. Ormana ulaştığımızda bize kısaca yürüyüş yolunu, hangi bölgelerde manzaraları izleyeceğimizi anlattılar. Bir de olur da ormandan çıkamazsak ismimizi aldılar, helikopter yollayacaklarmış 😛 En tepeye ulaşmak için 3,7 km yol ”tırmanmak” gerekiyor.
Yolumuzun üzerinde iki manzara noktası ve bir şelale vardı. Yolunu kaybetmek imkansız, ormanın içinden açılmış yolu ve tabelaları takip etmek yeterli. İlk manzara noktasına 60 dk içinde ulaşabiliyorsunuz. Buradan sonra en tepeye çıkmamız ise toplam 2 saatimizi aldı.
Yol beni gerçekten çok zorladı çünkü belli noktalarda ağaç, kaya artık tutunacak ne bulduysanız tırmanarak çıkıyorsunuz ama en tepeye ulaştığımda manzaraya aşık oldum. Ayaklarınızın altında yemyeşil bir orman ilerisinde Andaman denizi, kuş ve böcek sesleri… 🍃 Bir süre burada zaferimizi kutladıktan sonra dönüş yoluna geçtik. Bu yürüyüş macerası toplam 4,5 saat sürdü ama kesinlikle değdi.
Bu geziden sonra hepimiz inanılmaz terlemiştik ve denize girmek istiyorduk. Ama şans bu ya hiçbirimiz mayomuzu yanımızda getirmemiştik. Yine de kızlardan biri Ao Nang yakınındaki Pai Plong Beach‘e gitmeyi önerdi. Mayomuz olmasa bile günbatımını izleriz dedik ve tekrar yola koyulduk. Vee hayatımda ilk defa canlı olarak maymunu burada gördüm. Benim çocuksu şaşkınlığım ve merakıma ise baya güldüler. Adamlar maymunla büyüdüyse biz ne yapalım? 😦
Açıkçası mayomu getirmediğime pek üzülmedim çünkü denizi güzel değildi ama manzara şahaneydi. Bu plajı aslında Centara Grand Beach Resort & Villas Krabi kullanıyor ama plajın başındaki görevliye isminizi yazdırıp hiçbir ücret ödemeden girebiliyorsunuz.
Ertesi gün şanslıydık ki hava çok güzeldi. Yedi ada turu yapmak üzere trekking grubundan William ile anlaştım. Sabah erkenden fiyat öğrenebilmek için birkaç tur şirketi gezdim, hem program olarak hem de fiyat olarak en uygununu seçtim. Ada turu yapmak için size iki seçenek sunuyorlar. Biri ‘speed boat‘ diğeri ise ‘long tail boat‘. İkincisi daha ucuz diye long tail ile gitmeyi tercih ettik. Tur öğlen başlayacağı için akşam yemeğini mola vereceğimiz Railay Beach‘te yiyeceğimiz söylendi. Öğlene doğru tur aracının beni hostelden alması gerekiyordu. Ama tabi ki zamanında gelmedi 🙂 Ben hafif hafif söylenmeye başlayınca oradaki taksiciler durumu sordu. Tur aracının geç kaldığını söylediğimde bana sadece ”Sabai, sabai” dediler. Tayca ”rahat ol, keyfine bak” anlamı olan bu kelimeyi hayatlarının merkezine koymuşlar. Sabai Bengi Sabai! Tur aracı sonunda geldi ve cennet adalara doğru yola koyulduk.
İlk Durak Daeng Adası
Burada adanın biraz açığında durarak şnorkellerle dalış yaptık. Küçük sarı balığı gittiği her yönde takip etmem onu biraz telaşlandırmış olabilir ama o kadar güzeldi ki, izlemeye doyamadım.
Koh Tan Ming – Koh Si
Chicken Island
Poda Island
Tup Island
Plankton Turu
Akşam yemeğini yedikten sonra Poda adası açıklarında tekne durdu. Kaptan tüm ışıkları kapattı ve denizden bir kova su aldı. Elini içinde gezdirdiğinde masmavi pırıltılar belirmeye başladı. Tabi bu görüntü karşısında kimse daha fazla bekleyemeden suya atladı 🙂 Sanki suyun üzerinde değilde masmavi pırıltılı bir gökyüzünde yüzüyormuşum gibi hissettim. Bu mavi parıltıları ise planktonlar meydana getiriyormuş.
Tur gece 9’da bitti, yorgun ama mutlu bir şekilde hostel’a gittim. Ertesi gün burada görmek istediğim iki yer daha vardı. Biri 1,237 basamak çıkarak ulaşabileceğiniz Tiger Cave diğeri ise fotoğraflarını görüp suyun rengine aşık olduğum Emerald & Blue Pool. Sabah istediğim yerlere gitmek için çok erken uyandım ama camdan dışarı baktığımda şiddetli yağmur yağıyordu ve öğlene kadar durmadı. Bu yüzden hostel’den pek dışarı çıkamadım. Ertesi günde hava böyle olunca bu planımı ertelemek durumunda kaldım ve Bangkok’a doğru yola koyuldum.