Hindistan’a adapte olmak çok kolay, insanlar çok sıcakkanlı, hava da oldukça sıcaktı martın 1’i olmasına rağmen hava sıcaklığı 32 dereceydi, Jeen yanımızdan ayrılmadı, atladık tuk tuka İndian Gate denilen kapıdan geçtik pek bir özelliği yok, normal kemerli bir yer zaten pek bir kimsenin aldırış ettiği de yok. Bu arada cadde ana baba günü 60’ lı yıllardan kalma otobüsler, her tarafı ufak tefek ezilmiş arabalar. Trafik inanılmaz o kalabalığın içinde o kadar ustaca kullanıyorlar, trafik soldan akıyor, araçların arkasında HORN Please yazılarını gördük. Bir haberleşme şekli sanırım dikkat ben geçeceğim gibi falan.
Işıkta bekliyoruz hemen o arada yan tarafta üç dört genç var tuk tuk ta hemen onlarla konuşmaya başladık. Antalya’ya gelmişler, Türkçe öğrendiniz mi diye sordum, hemen cevap verdi a…k… tabi Hindistan şivesiyle çok komik geldi biz kahkaha atarken ışık yandı . Kızılkale denilen Babürler tarafından sarayın yapıldığı yere geldik Kızıl kale deniliyor çünkü dış rengi kırmızı ve etrafında hendekler var, dıştan görmek bize yetti o an içeri girmek istemedik. Sanırım girişte biraz pahalıydı.
Oradan Chandi Chowk denilen Pazar yerine doğru kıvrıldık, oranın meşhur çarşılarından biri kumaş satanlar, kıyafet satanlar, ufak büfeler, tam ana baba günü, girişte bir tapınak vardı girmedik, o esnada biri yanımıza yaklaştı baya da yapışkan biriydi, illa bizi bir yere götürüp satış yapmak istiyor. Adamın tipini de pek beğenmedik eskilerin tabiriyle gözleri vel fecri okuyor denilen cinsten. Dayanamadım polis var mı burada deyince ki var dı tam da polislerin olduğunu gördüm hemen uzaklaştı. Baktık 10 dakika sonra yanımızda. Neyse sonunda uzaklaştı. Bu arada büfeden mineral cold water aldık bildiğimiz soğuk su ama kapalı açık su içmek yürek ister biraz da kuvvetli bir bağırsak sistemi. Bu arada sigara bakıyorum belki başka ülkelerde de vardır. Biri denilen sigaraları var. Sadece kahverengi tütün yaprağı külah gibi kıvrılmış,alt taraftan iple sarılmış ufak naylon poşet veya piramit şeklinde ince renkli kağıdın içinde Türk parasıyla paketi beş lira. Özellikle kadınlar daha çok yerel giysileri tercih ediyorlar, kumaşçı dükkanında yere oturmuş kumaşlara bakıyorlar. Yorulunca bir kenara çöktük. İki emektar tuk tukcuyla biraz muhabbet ettik. Kalabalığın götürdüğü yere doğru yürüyoruz caddeden dikine uzanan daracık sokaklar var ama bilemeyince pek girmedik. Derken bir camiye geldik. Orada tapınaklarda camilerde ayakkabı en dış avluda çıkarılıyor. Bazı yerlerde ücretsiz emanet sistemi var. Akstardam gibi bazılarında 1 kaç rupiye emanet veriyor. Bazılarında girişte bırakıyorsun çıkarken alıyorsun ya da eline alıyon. Her neyse caminin avlusu oldukça büyüktü ortada birkaç küçük havuz vardı zamanla suyun rengi solmuş tozlanmış, revak denien bölmelerde ibadet edenlere rastladık. Hava sıcak olunca yorgunda olunca içine girmedik sadece avluyu dolaşmakla yetindik. Tekrar kalabalığın içine çıktık arada avare avare dolaşan ineklere rastladık, çöp yığınlarından meyve kalıntılarından beslenmeye çalışıyorlardı. Özel bir saygı gösterildiğini farketmedik, hatta itip kakanları bile gördük. Muzcu daydıdan 6 muz aldık 30 rupi verdik yaklaşık 7.5 lira manavlar üç aşağı beş yukarı burayla aynı bolca çilek gördük karpuz çıkmış bazı tropikal meyveler. O kadar renkli enerjik bir yer ki, okuldan çıkan öğrenciler, belki çoğunuzun gördüğü binaların kenarından sarkan binlerce kablo yığını.
Bir sonraki yazı Cuma mescid gezisi ilk akşam yemeğimiz ve tuktukla otele dönüş olacak.